31 Aralık 2010 Cuma

merry christmas..(:






               Bugün 31 Aralık 2010..Bugün bu yılın son günü ve ben her yıl yaptığım gibi geçen 365 günün muhasebesini yapıyorum.Her sene çeşitli temennilerle kendinize sevdiklerinize verdiğiniz sözlerle başlar.Peki bu sözlerin ne kadarını gerçekleştiriyoruz.Aslında esas önemli nokta da bu.Daha iyi bir iş,daha çok para,daha çok başarı,daha yakışıklı sevgili,daha zengin?,sevgilim yeni yılda daha romantik olsun..:/ yada bir sevgilim olsun,evlenip çoluk çocuğa karışayım,daha iyi bir insan olucam söz evli erkeklere asılmıcam:/ otobüste engellilere yer vericem..bıla bılaa bıla..Her sene aynı şey aslında insan en kolay kendine ihanet edebiliyor.Nedense mevcut durumumuzun başına "daha.." ekleyerek dilek tutuyoruz.İnsanoğlu her daim tatminsiz.Bu yıl bir sevgili ister bir sonraki yıl o sevgilinin "daha romantik" olmasını,"daha özverili","daha fedakar","daha dürüst"..bu liste uzar gider.Peki biz neden elimizdekiyle yetinmiyoruz ki..
          Önce kötü şeylerden başlıcam.2010 benden dedemi aldı,sevdiğim bir işim vardı artık yok,babam kötü bir hastalık geçirdi hala tam olarak iyileşmiş değil,insanların ne kadar kötü kalpli olabileceğini öğretti bana en acı şekilde,öğrenmenin sonu yok ve hayat bunu en acı şekilde yapar.
          Şimdi iyi şeyler;babamın sağlığı daha iyi durumda,okulumu bitirdim,kaybettiğim kötü dostlukların yerine iyi dostluklar kurdum,hayatıma hangi kulvarda devam edeceğime karar verdim,dostlarımla güzel şeyler paylaştım,kariyerimde varmak istediğim yere karar verip kendime iki tane idol belirledim onlar artık yolumu aydınlatan kutup yıldızlarım( Hacı Bektaş Önal ve Deniz Çakan) ve en önemlisini en sona sakladım.Sevgilim,dostum,hayat arkadaşım Onurumu bana verdi 2010.
           2010 benim için her yıl olduğu gibi mücadeleyle geçti ama bu sefer mücadelem tek bir cephede değildi.Bir çok cephede savaştım.Çoğu zaman kendimi unuturcasına ama asla vazgeçmeden savaştım.En çıkmaz sokakta bile umut etmenin ne kadar önemli olduğunu öğrendim.En önemlisi bir şeyi çok istersen elde etmemen için hiçbir sebep yokmuş.
           Evren yorumlama yapmaz o net olmanızı ister.Fotoğrafı çekersin ve yollarsın bu kadar basit.Beş yıl sonra nerede olacağını saçının rengine kadar tasarlamalısın ki evren bunu doğru algılasın.Hediyen umduğun gibi çıkmadığında evreni suçlamamalısın çünkü evren netlik ister yorumlama yapmaz.Belkide hayatımı değiştiren bu felsefe oldu.Artık kurduğum hayaller daha net ve inansanızda inanmasanızda işe yarıyor.
          İşte böyle iyisiyle kötüsüyle gözyaşlarıyla dolu bir yıl geçti.Geriye dönüp baktığımda genel olarak güzel bir yıl geçirdiğimi görüyorum çünkü ağladığımdan daha fazla güldüm.Gülerken yanaklarım acıdı,ağlarkense gözlerimin yandığını hissettim,mutluyken en zirvedeydim,mutsuzken en dipte.
         Hayatta mutluluğa giden yolun kumar masasından geçtiğini öğrendim. Bir kumar oynarsın herşeyini koyarsın ortaya kaybedecek hiçbirşeyin kalmaz ya kazanırsın ya da kaybedersin..Ben elimde avucumda ne varsa ortaya koydum hayatta kaybedecek hiçbirşeyim yoktu.Ona tüm kalbimi açtım.Ve o masadan kalkerken ben kazanandım.
          Bazen soğuk olur,yağmur,kar,fırtına eksik olmaz hayatınızdan güneşi görmek istersiniz ama bir türlü görünmez sizde ozaman kendi güneşinizi kendiniz çizersiniz.Çizdiğiniz yalancı güneşle ısıtmaya çalışırsınız yüreklerinizi taa ki gerçek güneş doğana kadar.Onun sabrı,soğukkkanlılığı,özverisi ve en önemlisi büyük sevgisi olmasaydı bugün bu noktada olur muyduk? Hiç sanmıyorum.Aslında bu kelimeler mutluluk için gerekli anahtarlar."SEVGİ,ÖZVERİ,SADAKAT,GÜVEN,SABIR.." 
         Ona o kadar çok şeyi borçluyum ki..Bana hissettirdiği duyguların yanı sıra yarattığı farkındalık,yaşadığım huzur anlatılamaz tarif edilemez bir duygu.Ona sorsanız hiçbişey yapmamıştır ama farkında olmadan yaptıkları bile hayatımı daha anlamlı kılmaya yetiyor.Konuşmadan,planlamadan,sormadan,sorgulamadan sadece ama sadece yaşayıp anın tadını birlikte çıkarmak benim için paha biçilemez.
        2011 yaşadığım bu güzelliği katlayarak bana versin ve belkide en önemli dileğim..Ailem,sevdiğim adam ve dostlarım için daha güzel daha temiz bir dünya istiyorum.Yapmak istediğim şeyleri yapabilme,değiştirebilme şansımızın olduğu şeyleri değiştirebilme şansı versin.

      
         

28 Aralık 2010 Salı

monte kristo'ya özel!!

Küçük şeyler bizi anlamlı kılan derdi bir yazar..Doğru bizi biz yapan böyle küçük şeyler işte..Onu tanıdıkça hayatıma kattığı her güzel parçada  yaşamım daha bir anlam kazanıyor.Sormadan,sorgulamadan,sıkmadan,yormadan yaşadığımız bu hayat acı,tatlı hayatın tüm renkleri gibi hepsinden bir parça var.Aslında dedim ya bizi biz yapan bunlar.
        Onu tanımlayabilmem için kelimelere ihtiyacım yok,ona olan sevgimi anlatmak için herhangi bir araca,sevgisini kanıtlamaya ihtiyacı yok,nerede olduğunu bilmeme,hesap vermeye mecbur değilim,bişeyleri ispatlamaya,kimsenin onayına ihtiyaç duymadan yaşadığımız bu hayat bizim.Bu güzelliği biz kendimiz yarattık.Herşeyin bir bedeli vardı hayatta biz bu bedeli baştan ödemeye rağzı olduk.Herşeyi göze alıp çıktık yola ve o yola çıkarken ne yağmur ne kar ne fırtına ne dayanılmaz sıcaklar engel olamadı elini bırakmaya.Her rüzgarda daha sıkı sarıldım ellerine.Karşımıza çıkar her engeli el ele aştık biz.Ve artık en büyük engelimizi aşmamıza çok az bir süre kala ona sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun daha bir farkında varıyorum.
        Onun kadar özel ve güzel bir insanla hayatımı birleştirdim.Biliyorum bundan sonra hayatımızın hiçbir dönemi güllük gülistanlık geçmicek hatta bugünleri aratıcak şeyler yaşıcaz.Ama ben tuttuğum elini asla bırakmayacağım. Her an hayatımda olduğun için Tanrı'ya şükredicem."Hayat Arkadaşım" kavramını gerçek anlamıyla bana yaşattığın için teşekkür ederim.


            "SENSİZ OLMAZ SENSİZLİK ANLATILMAZ HEP EKSİK DİYORUM YA O BİLE AZ..!!"


Ne sen leylasın ne de ben mecnun.Ne sen yorgunsun ne de ben yorgun.Hüzünlü bir akşam içmişiz,sarhoşuz hepsi bu..


         Koca bir günü daha münasip bi tarafımı büyüterek geçirdikten sonra her akşam yaptığım gibi annemle babam yattıktan sonra oturup uzun uzun "bugün ne yaptım?" gibi saçma bir soruyu kendime sormak.Hakikaten ne yaptım ben bugün? Bir evlat olarak,bir sevgili olarak,bir işsiz olarak,bir arkadaş bir dost olarak ne yaptım..?? 
        Bugün işi iyice yüzsüzlüğe vurarak insan kaynakları danışmanlık firmalarından bikaçını arayıpp nolur beni işe alın vallaa para filan istemem diye yalvardım.Konuşmalar böyle geçmedi tabiikide ama varılan nokta aynı.Bazıları hiç umursamadı bazılarıysa çok mutlu oldu.Verdikleri mail adresine özgeçmişimle birlikte yıkayıp yağlayıcı bir yazı yazıp yolladım e-postayı.En kısa zamanda cevap gelmesini temenni ediyorum.
          Belki de bu yaptığım bugün için pek bi anlam ifade etmiyor ama belki de bundan 1 ay sonra bunu yaptığım için kendimi tebrik edicem.Zaman zaman kendimi koşu bandında gibi hissediyorum koşuyorum koşuyorum ama bir türlü gitmek istediğim yere varamıyorum.Böyle zamanlarda asla varamayacağıma dair bir hisse kapılıyorum.Aslında yanlış bir düşünce ve bunu farkettiğim zaman hep Mazhar Alanson'un "Benim hala umudum var.." şarkısı dilime dolanır.Evet benim hala umudum var isyan etsem de istediğim kadar..piyasanın haline,İzmir'de var gibi görünen sanayiye,yıllar sonra ilk kez bomboş oturmaya,ödenemeyen faturalara,şaka gibi gelen maaş zamlarına ve tam tersine alabildiğine bir hızla gelen enflasyona rağmen..babamın kaçınılmaz sona yaklaştığı her yeni güne inat benim hala umudum var.
       Ananem geçtiğimiz haftalarda hastanelik oldu bikaç gün bizde kalmak zorunda kaldı.Ben de tüm sinirimi bir kutuya koyarak ona baktım.(Ben bu repliği bir filmden çaldım ama hangisinden neyse..) Şimdi evinde durumu gayet iyi fakat benim tüm iyi niyetlerimi sanki beraberinde götürdü.Daha kendime ancak gelebiliyorum.Bu aralar evin hali rehabilitasyon merkezinden farksız hastalanan bizde alıyor soluğu.Sağlam kalan tek insan evladı olarak onlara bakıyorum.Acaba insan kaynakları kariyerimi başlamadan bitirip hemşire filan mı olsam..
       Günler böyle geçerken arada Bektaş Hocanın bizi dahil ettiği yeni projemiz biraz olsun hayatıma renk katmaya başladı.Bu seferki oyun alanımız Vodafone Bireysel.Çok eğlenceli insanlara performans değerleme yaptık.Grubumuzun çok mükemmel olduğunu söyleyemem.Eski gurubumu özellikle de grup liderimi aramıyorum dersem yalan olur.Ben projelerle ve teşekkür mektuplarıyla donatırken cv mi iyi kötü demeden başvurduğum işlerden otomatik mesajlar gelmeye devam etmekte."Şirketimize göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz size uygun pozüsyon olduğu takdirde sizinle iletişime geçilecektir...A A.Ş insan kaynakları ekibi.." Benden iyi eleman bulabilecekler sanki hıhh..
      Şu an yapmak istediğim ve belkide beni güçlü tutabilen hayalim.Monteyle bi an aklımıza esmiş yola çıkmışız.Üç beş kıyafet var yanımızda.Bizi biz olmaktan çıkartan herşeyi burda bırakıp düşüvermişiz yollara.Haritaya baka baka gidiyoruz yollarda.Derken bir balıkçı lokantası görüp durmuşuz.Dışardan bakınca pek bişeye benzemiyor aslında daha çok terkedilmiş gibi.İçerde tahta masa ve sandalyeler var.Lokantanın sahibi bizi evimizde gibi hissettirmek istiyor başarılı da oluyor.Mezeler birer birer masayı donatıyor.Ardından balığımız ve çay bardağında rakımız.Fonda eski 45'likler..Derken başımızı sokucak bi yer buluyoruz ve sabah gene yollardayız..Yol nereye biz oraya.
      Yukardaki hayalimii Monte'ye anlatınca pek beğendi.Canım benim..:)) Küçük şeyler bizi anlamlı kılan derdi bir yazar..Doğru bizi biz yapan böyle küçük şeyler işte..Onu tanıdıkça hayatıma kattığı her güzel parçada  yaşamım daha bir anlam kazanıyor.Sormadan,sorgulamadan,sıkmadan,yormadan yaşadığımız bu hayat acı,tatlı hayatın tüm renkleri gibi hepsinden bir parça var.Aslında dedim ya bizi biz yapan bunlar.
        Onu tanımlayabilmem için kelimelere ihtiyacım yok,ona olan sevgimi anlatmak için herhangi bir araca,sevgisini kanıtlamaya ihtiyacı yok,nerede olduğunu bilmeme,hesap vermeye mecbur değilim,bişeyleri ispatlamaya,kimsenin onayına ihtiyaç duymadan yaşadığımız bu hayat bizim.Bu güzelliği biz kendimiz yarattık.Herşeyin bir bedeli vardı hayatta biz bu bedeli baştan ödemeye rağzı olduk.Herşeyi göze alıp çıktık yola ve o yola çıkarken ne yağmur ne kar ne fırtına ne dayanılmaz sıcaklar engel olamadı elini bırakmaya.Her rüzgarda daha sıkı sarıldım ellerine.Karşımıza çıkar her engeli el ele aştık biz.Ve artık en büyük engelimizi aşmamıza çok az bir süre kala ona sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun daha bir farkında varıyorum.
        Onun kadar özel ve güzel bir insanla hayatımı birleştirdim.Biliyorum bundan sonra hayatımızın hiçbir dönemi güllük gülistanlık geçmicek hatta bugünleri aratıcak şeyler yaşıcaz.Ama ben tuttuğum elini asla bırakmayacağım. Her an hayatımda olduğun için Tanrı'ya şükredicem."Hayat Arkadaşım" kavramını gerçek anlamıyla bana yaşattığın için teşekkür ederim.


            "SENSİZ OLMAZ SENSİZLİK ANLATILMAZ HEP EKSİK DİYORUM YA O BİLE AZ..!!"

26 Kasım 2010 Cuma

      Bir kadın evinden çıktı,evinin önünde beyaz,uzun sakalları olan 3 yaşlı adam gördü.Onlara, "sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız.Lütfen evime buyurun ve birşeyler yiyin." dedi. "Kocanız evde mi?" diye sordular. "Hayır" dedi kadın, "dışarıda" "o zaman giremeyiz" dediler. Akşam kocası eve gelince kadın olanları ona anlattı. Kocası "onlara eve geldiğimi söyle ve içeri davet et" dedi. Kadın dışarı çıktı ve yaşlı adamları içeri davet etti. "biz bir eve beraber girmeyiz." dediler. Kadın "neden?" diye sordu.Yaşlı adamlardan biri "onun adı ZENGİNLİK'tir" dedi,arkadaşlarından birini göstererek ve bir diğerini göstererek: " onun da adı BAŞARI, ben de SEVGİ'yim." Sonra ekledi "şimdi eşinle konuş hangimizi evinize davet edeceğinize karar verin." Kadın eve girdi ve olanları kocasına anlattı.Kocası çok sevindi. "Ne kadar harika.Zenginliği davet edelim,gelsin ve evimizi zenginliklerle doldursun." dedi. Kadın "neden başarıyı davet etmiyoruz?" dedi. O sırada onları dinlemekte olan kızları "SEVGİ'yi davet etsek daha iyi olmaz mı?" dedi." O zaman evimiz sevgiyle dolar"  
         Adam "bence kızımızın tavsiyesine uyalım.dışarıya çık ve SEVGİ'yi davet et SEVGİ bizim misafirimiz olsun" dedi.Kadın dışarıya çıktı,SEVGİ'yi seçtiklerini söyledi ve SEVGİ'yi evlerine davet etti.SEVGİ kalktı ve eve doğru yürümeye başladı.Diğer iki arkadaşı da kalktı ve onu takip etti.Kadın büyük bir şaşkınlıkla "ben sadece SEVGİ'yi davet ettim,siz neden geliyorsunuz.?" diye sordu.Yaşlı adam cevap verdi: "Eğer siz ZENGİNLİK veya BAŞARI'yı davet etmiş olsaydınız , diğer ikimiz kalacaktık, ama siz beni (SEVGİ'yi)davet ettiiniz için ben nereye gidersem BAŞARI ve ZENGİNLİK te benimle birlikte gelir."







                  Bayram tabiikide eski tadında geçmedi ama ben bayramda güzel bir ziyaret yapıp babannemin ve dedemin mezarını ziyaret ettim.İşte o an o geçirdiğiniz dakikalar-ben ne kadar kaldım bilemiyorum-eğer iyi değerlendirirseniz size çok şey öğretiyor o derin sessizlik.Aslında tüm bu yaşanılan şeyler..kavgalar,acılar,savaşlar,dökülen gözyaşları,öldürülen zamanlar..o kadar boş o kadar saçma geliyor ki.Bana da tam olarak bu oldu.O an da en sevdiklerime zaman kaybetmeden onları ne kadar çok sevdiğimi söyledim.Onları üzdüğüm zamanlar için özür diledim.Annem,babam,en yakın arkadaşlarım,saçma bir sebepten dolayı konuşmadığım 15 senelik en iyi dostum..ve tabiiki...Monte Kristo'dan..İtiraf etmeliyim kii o en zoruydu ama telefonu açmak en kolayıydı =) O gün daha iyi bi insan olmak adına kendime söz verdim.Ne kadar tutulabilir bilemiyorum ama "..artık anın tadını çıkaran küçük şeyleri büyütüp ne kendini üzen ne de başkalarını üzen..melek gibi biri olmak" adına bir söz verdim kendi kendime.Zamanla ne kadar uygulayabiliyorum görücez.Bu aralar Ahmet Şerif İzgören okuyorum..o bir izmirli..size çaktırmadan hayatınızın dümenini elinize almayı öğretiyor.Kitabımın adı: "Avucunuzda ki Kelebek".yukardaki minik hikaye kitabın içerisinde bolca geçen ders verici hikayelerden sadece bir tanesi.Beni çok etkilediği için paylaştım umarım siz de beğenirsiniz.
              Fasulyenin nimetlerine gelecek olursak..takvim hazırlayan matbaa çalışanlarına kısa banaysa upuzuuuunnn gelen o karanlık günler sonunda bitti.Benim güneşim ışıklarını ve aynı hızla sıcaklığını hissettirmeye başladı bile.Güneşin en tepeye ulaşması için esecek olan son fırtınaya karşı dimdik durabilmek..en kolay yolu birbirimize sarılırız ..işte şimdi hiçbir fırtına yıkamaz..ve güneş doğar.
             Şimdi herşey daha farklı gibi.Monte'mi değişti yoksa ben mi ? Herakleitos ne güzel söyler.."Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir..!!" Herkes,herşey değişti..ben,Monte,ilişkimiz,dünya,mevsim,sokaklar..herşey herşey değişti.Ben artık daha farklı pencerelerden bakıyorum dünyaya..O ise "yeni beni" tanımaya çalışıyor.Herşeyi sıfırlamak ikimize de iyi geliyor şimdilik.Şaka maka başarılıyız da galiba bu işte..Artık bana bazı şeyler batmıyor bile ..eskiden beni rahatsız eden şeyleri artık farketmiyorum bile sonradan aklıma geliyor..sesimi çıkarmıyorum "herşeyi sıfırlıyoruz..;)" İyi olan bişey var artık sadece ben ve Monte var.Başka hiçkimse yok..!! ailelerimiz,planlar,programlar,bi takım mecburiyetler..hiçbiri yok artık..Artık vedalar canımızı yakmıyor.Dramatize etmeye gerek yok.Sanırım bu maddeselcilikten ruhani bi boyuta geçiş yada öyle bişey..neyse Türkçesi yada bencesi..:) artık onu hissetmem için ona dokunmam gerekmiyor,konuşmama gerek yok..O Monte Kristo..hep var..hep te var olacak..o benim içimde..onu özlediğimde düşünmem yeterli..fotoğraflarına da ihtiyacım yok yüzünün her çizgisini ezberledim..teninin kokusuna ihtiyacım yok veya o kokan gömleğime..buram burak hissediyorum..durum bundan ibaretse herkes yapması gereken şeyleri yapmalı..o okuluna gitmeli bense iş aramalıyım bulursam çalışmalıyım..
            Şu sıralar yaşadığımı daha bir hissediyorum.Bir şeylerle uğraşıyorum zevk aldığım ve bana kendimi iyi hissettiren tarzda şeyler mesleğime katkıda bulunuyor.O artık hayatımın bir parçası.Kitapçıya giripte siyasi veya aşk üstüne yazılmış kitapları es geçip kişisel gelişim ve insan kaynakları/işletmelere yönelik kitaplara odaklanıp saatlerce vakit vede nakit harcadığım an işte dedim oldun kızım sen :) Önümde güzel bir rol modelim var her an biraz daha bişeyler öğrenebileceğim.Sanırım onu sınıfta bir tek ben seviyorum.Zor bir kadın sana altın tepside sunmuyor bilgi ve tecrübesini.Peşine düşmen lazım ama bazen onu izlemek bile yeterli.
Arkadaşlarımla ve sevgilimle o an canım ne istiyorsa yapıyorum..düşünmeden sorgulamadan..planlamadan...Evden çıktığımda kafamda bişey yok..eğlenmek için anlık kararlar verip uyguluyorum.Son günüm diye 2ay boyunca yapmak isteyipte yapamayacağım ne varsa bikaç saate sıkıştırmaktansa bu çok daha güzel ve bir o kadar da değerli..











     not:herşey bir insanı sevmekle başlar..ve güzelleşir...evren takipte..ona pozitif enerji yolluyoruzz..:))

16 Kasım 2010 Salı

bayramın bayram olduğu zamanlar

                  Haftalar öncesinden alışverişe çıkardık.Bazen annem,babam ve ben ; bazense teyzem,kuzenlerim ve annemle.Teyzem iyi anlardı çarşı pazar işinden üç çocuğa alıyoruz diye indirim de yaparlardı.Baya ucuza kapatırdık hesabı ama ayaklarımız şişerdi.O zamanlar kuruşun değerli olduğu zamanlar,ipek mendil kulladığımız zamanlar,ipek mendil içinde harçlığın verildiği zamanlar.Tepeden tırnağa her bayram ne gerekiyorsa alınırdı.Para varmış yokmuş önemsenmezdi dedim ya kuruşun değeri vardı o zamanlar.Kredi kartı yoktu ki o çıktı çıkalı mertlik te bozuldu.
              Akşamdan banyomuzu yapardık sabah zaman kaybetmeyelim diye.Babam bi güzel saçlarımı tarardı.Heyecandan uyuyamazdım ki aldığımdan beri sürekli seyrederdim cicilerimi.sabah erkenden kalkardım babam bayram namazından dönerdi.Annem kahvaltıyı hazırlardır.Ailecek kahvaltı ederdik.Sonra amcam gelirdi bir fasıl onlarla sohbet muhabbet.Hepberaber amcamın minicik arabasına doluşup Şirinyer'e babanneme giderdik.Nasıl sevinirdi canım benim..!! Babannemle dedemle sohbet muhabbet..Kahkahalar bulutlara değerdi.Kahveler yapılır eski bakır cezvede kokusu bütün evi sarardı.O eski ev hala rüyalarımı süsler.Ne de güzeldi.her bir karesinde dedemle babannemin parmak izleri.Öyle bir işlemişki ruhları o eve onlar bu dünyadan gitselerde hala varlıklarını hissedersiniz.

            Sonrası..tatlılarımız gelir ve koyu bir sohbet başlar.Dedem Çanakkale hikayelerini anlatır,babamlar çocukluk anılarını,deden bazen Atatürk'ü anlatır.Masal gibi gelir bize.Onun kitapta yazılanlardan nasıl daha fazla olduğunu anlatır,onun rakıyı nasıl sevdiğini ama alkolik olmadığını anlatır,onun nasıl iyi bir evlat,nasıl yürekli bir asker,nasıl başarılı bir siyasetçi olduğunu ama diktatör olmadığını analtır..Dedem söz konusu Ataysa kendini tutamaz.Zaman nasıl geçer anlamazsınız.Zamanın akıp gittiğini farkeden büyükler zengin kalkışı yapar tek tek akrabalarımız gezilir,elleri öpülür,şekerleri yenir.Hepsi bizi bağrına basar.Bizim orda torunlar pek sevilir.
           Günü ananemde bitiririz.Bize yaprak sarma ve börek yapar.Teyzem,eniştem,dayım,annem  babam hepimiz masaya oturur yemeğimizi yeriz afiyetleSonra çaylar,kahveler,meyveler..İkinci ve üçüncü günler komşularımızı gezmekle geçer.
          Ben çocukken bayramları iple çekerdik.her zaman gördüğümüz insanlardı belki ama güzel olan birlikte olmanın huzuruydu.Mecburiyet olmadı hiçbi zaman ziyaretler.Hiçbir zaman o ipek mendilin arasındaki dolgun harçlığa ihtiyacımız olmadı veya verilen naçizane hediyelere ama bizim çocukluğumuzda çekmecemiz o mendillerle dolup taştı kumbaramız büyüklerimizin verdiği harçlıklarla.Ben ilkokula giderken mavi önlüğüm vardı.cebime bayramda verilen mendilleri takardım.Yakam kolalı olurdu her zaman.annem onları özenle yıkardı ütülerdi.Öğretmenim her pazartesi tırnak kontrolünü o mendillerin üzerinde yapardı.
          Her akşam eve gelince paralarımı sayardım kağıtların değerindense adedi önemliydi.Çünkü; ne kadar çok kağıt para varsa o kadar kişinin elini öpmüşüm ve bana harçlık vemriştir.ister 1 tl ister 100 tl hiç farketmedi.Bazı zamanlar annemle babamı hararetli konuşmalar yaparken duyardım ay sonunu getiremezlerdi.Ozaman minik ellerimle tutabildiğim kadar paramı babama verirdim.Gözleri dolardı ama bişey diyemezdi.İçerlerdi de bu durumu.Ama hiç belli etmezdi.
          Artık bayramlar böyle değil.Artık bayramlar tatile çıkmak için fırsat,insanların ceplerini boşaltmak için,bankaları ve büyük mağazaları daha da zengin etmek için fırsat..Artık ayaklar geri geri gidiyor bayramlaşmalara,ki zaten genelde 1-2 gün önceden gidiliyor çünkü bayramda Çeşme,Kuşadası,Ayvalık,Bodrum gibi yerlere önceden rezarvasyon yapılmış.
         Artık çocuklarda aynı değil.Biz mendilin arasında para olduğunu adımız gibi bilirdik,merak ta ederdik..buna rağmen almaya utanırdık.Babannemi kaybettiğimde 19yaşındaydım o yaşıma rağmen bana harçlık vermek te ısrar ederdi almazsam çantama koyardı.Bu yaşımda bile harçlık vermek isteyenler olur da utanırım.Bu utanç istemem yan cebime koydan değil.."Kazık kadar oldun yeğenine harçlık veremiosun hala harçlık alıosunun" un utancı.Ama şimdiki çocuklar bayramda ne alayım sana diye sorduğunda "bişey istemem para ver bana" diyebiliyor.Kim sorumlusu biz mi??
          Zaman çok hain öyle ki "değişimin" sadece şirketlerde değil hayatının her alanında olduğunu kanıtlıyor sana.aynaya baktığında görüyorsun ilk,sonra bayramlar,sevdiğin insan sana aynı bakmıyor,dostluklar değişiyor,aşklar da,evlilikler,komşuluklar..
         Hepinize şeker tadında bir bayram dilerim:))






31 Ekim 2010 Pazar

hayal..

aç kapıyı ne olur dışarda kaldım 
çok üşüdüm sıcağına bel bağladım
talihsizlikler üst üste geldi
kendimi güç bela yanına attım
sana inandım koştum geldim 
dünde ne vardı unuttum geldim
dünya yansın koyverdim
bana biraz renk ver..
en başından biliyordum adalet vardı..
hiçkimse duymazsa bi duyan vardı
en kötü kararlardan beterdi kararsızlık
niyetlenince Tanrı yolumu açtı..

            Bugün kalktım gene güneş müsade etmedi rüyamın en güzel yerinin "sonunun" tamamlanmasına.İsyan ettim bi rahat ver diye.Odam çok havadar olmasına rağmen eşyalar bu sabah benim üstüme üstüme yürüdü,hava birden karardı,yağmur fırtına,lodos bile karşıydı bugün bana,saatler,güneş çok darıldı bana haklı da çocukluğumdan yadigar bir şımarıklıkla kırdım kalbini..şimdi doğa ana benden intikam alıyor.Odamdan çıktım banyoya gittim maksat temizlenmek pisliklerimden.Aynada spot ışıklarının aydınlattığı çıplak aciz bedenime baktım uzun süre ne kadar bilmiyorum.Yeni röfleli saçlarım darma dumandı,dünden kalma makyajım akmıştı,her zaman parıldayan gözlerim çok soluk bakıyordu,omuzlarım çökmüştü aynı anda gözlerimin altıda o güçlü kadın yoktu karşımda.Herşey üstüme gelmeye başladı duvarlara tavan eşlik etti,sesler kulağımda ilk başlarda sözcükleri ayırt ettiğim ama anlamlandıramadığım sesler şimdi boğuk bir uğultuya dönüşüvermişti.Beni çok rahatsız etmeye başladı tıpkı on Kasımlardaki siren sesine benzer bir ses te eklenince çekilmez olmuşlardı.Ayak seslerini duydum bana geliyorlardı uğultu artıyordu git gide çoğalarak geliyorlardı.Ben de duşakabine kaçtım kapattım kağılarımı suyu sonuna kadar açtım duymamak için.Artık güvendeydim tazzikle akan su tüm pisliklerimi alıp götürücekti kanalizasyona.Ne kadar kaldım bilmiyorum ama sonrasında kendimi havaalanında biletim elimde uçağımı beklerken buldum.Nereye gittiğimi bile bilmiyordum tek bildiğim gideceğim yerde güvende olacağımdı.Uçağıma bindim bikaç saat sonra varmıştım gideceğim yere.Kimin yanına gitmeyi planladıysam ona haber vermemiştim doğal olarak haberi yoktu peki neydi bekleme salonuna birilerini arayan gözlerle bakışımın sırrı? Dışarı çıktım bir taksi çevirdim taksicinin aksanı çok düzgündü onun için hala hangi şehirde olduğumu bilmiyorum.Bir bilinmeze gidiyorum ama içim huzur dolu sevdiğim birinin yanına gidiyorum galiba.Kim bilir..
           Taksi dar bir sokağa girdi sanırım bu son dönemeçti geldiğimden değil içime doğdu nerden doğduysa..
Eski bir apartmanın önünde durdu.Taksiciye parasını uzattım.Teşekküretti bende ettim ayıp olmasın diye.Eski dedim ya asansör yoktu bavulumla beş kat çıkmak zorunda kaldım.O kadar gürültü etmeme rağmen bir allahın kulu kafasını uzatmadı "noluyor?" diye.Biz olsak bütük apartman çıkmıştı koridora.Sonunda gelmiştim uzun koridordan geçtim ve sonunda kapıya ulaştım.zile gitti elim ama çalamadım.Neden mi? neden burda olduğumu bile bilmiyorum nedensiz herşey.Telefonumu çıkardım mesaj attım hala kim olduğunu bilmiyorum sır.          Attığım mesaj:"Aç kağıyı ne olur dışarda kaldım çok üşüdüm sıcağına bel bağladım talihsizlikler üst üste geldi kendimi güç bela yanına attım.Sana inandım koştum geldim dünde ne vardı unuttum geldim dünya yansın koy verdim bana biraz renk ver.." kağı açıldı sanki beni beklercesine içeri buyur etti yüzü hala yok.Muamma..!!
karşıma geçiyor boyu benden uzun başım yerde.Bir anda üstümdeki yükler ağır geliyor belkide herşeyi bırakıp gelmenin yükü bilmiyorum.Yere yığılıveriyorum dizlerimin üstüne.O da eğiliyor göğsüne bastırıyor beni.Tam da istediğim bu.Nerden,nasıl bilebiliyor neye ihtiyacım olduğunu.sarıyor beni güçlü kollarıyla bende sarılıyorum cılız kollarımla.Başımı daha bir sağlama alırcasına kimseler görmesin diye içimde ne varsa boşalıyor gözlerimden.Hıçkırıklarım durumu biraz daha dramatize etse de ikimizde halimizden memnunuz.Arada saçımı okşadığını hissediyorum.Aman allahımm en sevdiğim şey..peki nerden biliyor?İkimizde konuşmuyoruz ama sözcükler başka bir dille aktarılıyor.Bu yöntemle saatlerce ona anlatıyorum oda bana anlatıyor.Çok özlemişiz neden bu kadar bekledin diyor.Bi şey diyemiyorum..Ne diyebilirim ki..Çok huzurluyum.Artık kimse bana zarar veremez..Bu düşüncelerle çektiğim en güzel uykuya dalıyorum artık ne güneş ne fırtına uyandırabilir beni..sonrası yok öncesi yok.."bir tane daha yok şu andan.." neler vermezdim böyle bir an için..

28 Ekim 2010 Perşembe

şehirler..

            Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
Fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz o zamana kadar
o kadar karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak iki çiçek açacak :
biri sen biri de ben..!!
Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
Içimden bir şey : belki diyor..






                " Ne zamandır yazamıyorum sana." Demeyi ne çok isterdim sana ama kendi isteğimle yazmadım.Hayat dediğin şey ne kadar yoğun da geçse her gün aslında bir öncekinin tekrarı işte bu yüzden tam anlamıyla dolmayı bekledim.Bekledim ki bir öncekinden çok daha güzel işler çıksın ortaya. EARLE WİLSON'ın dediği gibi "Dün yaptığınız şey size hala iyi görünüyorsa,bugün yeterli değilsiniz demektir.Bu sebepten dolayı sonbaharın en güzel günlerini dünden çok değil sadece bir adım ileride olmak için değerlendirdim ve işte burdayım.
                Bu aralar çok fazla kullanıyorum beynimi projeler,sunumlar,araştırmalar,kitaplar,makaleler..Ama işin garibi şu ana kadar hiç düşünmediğim şeyleri düşünmeye başladım.Mesela "Şehirleri" hiç düşündünüz mü hangi şehiri seviyoruz en çok? İzmir?İstanbul?Ankara?Eskişehir?..Peki neden o içimizden tuttuğumuz şehiri seviyoruz yada nefret ediyoruz ? bunu hiç düşündünüz mü? ben de hiç düşünmemiştim bu aralar bunu düşünüyorum uyumaya çalışırken.Bir şehiri güzel yada çirkin yapan mimarisi,tarihi,yolları,barajları,alıveriş merkezleri,terminali,havaalanı,caddeleri,sokakları değildir.Bir şehiri güzel yada çirkin veya vazgeçilmez yapan şey içinde yaşayan insanlardır,anılarımzıdır.Dünyanın en kötü sokaklarına,en harabe şehirinde sevgiliyle geçirilen sevgi dolu birkaç saat o şehiri vazgeçilmezler listesine ekleyiverir."Neden bu kadar çok seviyorsun?" Dediklerinde nutkunuz tutulur.."seviyorum çünkü..seviyorumm..ama içinizden geçenler ben o güzel insan(lar)la güzel saatler ve günler geçirdim.İşte o güzel anlar yaşamımızı anlamlı kılan.
             Yıllarca bu şehirden kaçmaya çalıştığım bi anda bu şehiri sevmem için bir sebebim varken.Şimdi o sebep bavuluna yaşanan güzel anlarımızı alıp gitti çok uzaklara.Bana ise yeni yeni tadına varabildiğim ama her adımımda bana buram buram sevgiliyi hatırlatan bir şehir.Birzamanlar bu şehir bana kasveti hatırlatırken yakın geçmişte bana umudu,mutluluğu,huzuru hatırlatıyordu..ama şimdi..şimdi bana sadece hüznü hatırlatıyor.Yitirilen güzelliklerin yerini kazandığın güzelliklerle dolduramadığın bir şehir.Gökyüzünde toplanan bulutlar,üzerine bastığım kaldırım taşları,oturup denizi izlediğim banklar..hepsi içinde derinlere ittiğin yapbozun en önemli parçasını hatırlatıyor.Sonbahar ne güzel bi mevsimsin sen.Hele izmirde.gökyüzünden her daim bir bulut kümesinin ardından gülümsemeye çalışan bir güneş artık benim için daha mat bazıları içinse her zamankinden daha parlak.Bulutlar içindeki hüznü akıtırken yüzüme güneş ve nem ortak olmuş yakıyorlar bedenimi..yağmur tüm bunlara aldırmadan öylesine serin öylesine güzel ağlasam kimse anlamaz gökyüzünün hüznüne karışır gider.Yağmur öyle güzel öyle serin ki tıpkı ağustos sıcağında içilen buz gibi soğuk su gibi.O soğuk su nasıl akıyorsa ferah ferah boğazımdan yağmurda öyle ferahlatıyor bedenimi.Ama yetmez günlerce yıkasa beni bu yağmur yetmez.Eksiğim tamların arasında,yalnızım kalabalıklar içinde,ağlıyorum komedide,gülüyorum tragetyada.Porselen tabakta yemek yemenin tadı yokmuş;aynı tencereden sevgiliyle yemek yemedikten sonra.Babannemin "acılardır seni güçlü kılan."sözünü hatırlıyorum.Evet haklıydı acılar beni güçlü tuttu,sarıldığım bir tek dalım kaldı bu ise beni bir aşıktan öte bir işkolik yapıyor,birde çocuklarımız var tabikide unutamam asla onları terapinin en önemli ayağı onlar.TEGV gönüllüsü olmak insanın hayatından önemli bir adım.Farkındalık önemli..
                Benden bu gecelik bu kadar malum az kaldı bitirme projemiz Migros A.Ş tam gaz hazırlıklar sürüyor,uykusuz geceler..ama değecektir eminim.

26 Eylül 2010 Pazar

yağmur..melisalar..yaseminler..eski günler....:)

"Böyle bir acıya,yürek nasıl dayanır
Nasıl alışır bilmem
Biliyorum senin de,aklın hep bende
Nasıl dersin gelmem
Kırıldın mı çok,yoruldun mu yoksa
Nedir esaslı neden?
Yarım kalamaz inan,bu aşk böyle
Yakalar kalbinden
Emin misin bu kadar kendinden
Ne zaman çıktın aşkın emrinden
Gurur mu onur mu, söyle bizi vurur mu?
Biz böyle severken
Düştüysek kalkarız, daha ölmedik ya
Büyük yeminlerden vazgeçip dönmedik ya
Benim bir günüm geçmez ki seni görmeden
Birtanem, bırakma kendini al kalbini gel hemen.."



              Valla bizi vurur mu vurmaz mı bilemem ama..ben bu yağmura vuruldummm:) Hayatta bana huzur veren tek şey sanırım:) yağmur sesi..yağmur eşliğinde bahçeden gelen yasemin kokusu..ona yan bahçeden eşlik eden melisalar..:)Baş ucumda unutulmaz klasik..Vedat Türkali..yorucu bir günün ardından ayaklarımı uzatmışım buzlu çayımı yudumlarken şu yağmur beni bitiriyor..Bir bakıyorum yurt arkadaşımın doğum günüymüş..profiline giriyorum duvarına yazıyorum.."doğum günün kutlu olsun canım arkadaşım"..Sonra fotoğraf albümleri gözüme ilişiyor okulunu bitirdiğini stajer öğretmen olduğunu tahmin ediyorum.Çalıştığı okuldan fotoğraflar eklemiş öğrencileriyle.Çok duygulandırdı beni.Geleceğe dair ilk korkuları yaşadığım,gece tek başıma bir yurt odasında korktuğumda dairesine gidip hep beraber film izlediğimiz,erzağımızı paylaştığımız,adalarda 3-5 tur attığımız,vize ve final döneminde hep birlikte kafayı yiyip Anadolu'ya da sistemine de bu okulu yazan kendimizede..sövdürdüğümüz canım arkadaşım öğretmen olmuş ve öğrencileriyle fotoğraf çektiriyor.Bir öğrencisi yorum yapmış vay be diyorsun :) Daha dün o internet ekranında gördüğü sonuca seviniim mi üzüliim mi nin çelişkisini yaşayan bizler artık okulunu bitirmiş kariyer basamaklarını tırmanmaya başlıyoruz.O çok korktuğumuz hayat esas şimdi başlıyor.Korkulan,endişe edilen gelecek geldi bile artık farkına varmak gerek.
            Arkadaşlarım öğretmen olup vatana millete hayırlı bireyler yetiştirirken ben ne yapıyorum? Ben bu ülkeyi yöneticem diye yola çıkıp kapitalizmin kurbanı olan eski idealistlerden olabildim ancak.Onca okunan Markslar,Leninler,Keynesler,A.Smithler..o kadar çoklar ki artık beynim otomatik olarak unutuyor..:) Hepsi ben bi gün reel piyasanın malı olalım diye okutuldu diye.Büyükler hala sana bir soru sorarlar kalırsın öyle desinler..Marksı anlamak için koca koca siyaset kitabı okumama gerek yoktuu :) ufkum filan çok genişledi sağolsun fakültenin çok umrunda ya benim ufkum :) Neyse Allah Fakülteme zeval vermesin kii benim gibi diplomalı işsizler ordusu var olsun ilelebet :) Aynı arkadaşım birde yurt odasında çekilen fotoğraflarını gördüm bi hislendim ki sormayın.Özellikle o rahatsız edici yatak başlığına kafamı çarptığım,uçak sesiyle uykudan uyanıp tavana fırladığım günler(Eskişehir'de bulunanlar ne demek istediğimi anlarlar malum hava üssü hiç boş durmaz gece-gündüz:)),lağım kokusundan illalah ettiğim günler..hepsi birden canlanıverdi gözümde içim cız etti.Yaşlandım mı ne hafiften beyazlarda çıktı zaten gerçi onlar stresten:) Ahh ne günlerdi..yurtta tek başıma kalınca yan daireye kaçardım korkudan minnacık odaya 10 kız doluşup bilgisayardan film izlerdik kucaklarda patlamış mısırlar,tabii en fazla iki tabak patlamış mısır olursu el yordmıyla bulurdun mısırı film bi biterdi mısırı sen mi yedin yoksa senin haricinde her yer ve her şey mi yedi :) Aklıma bir an televizyonun daha bikaç evde olduğu yayının belli saatlerde yapıldığı zamanları anlatan filmler geldi.Mahallede bi tane evde televizyon vardır.Bütün mahalle yemekten sonra o evde toplaşır.Çiğdem çitlerler gözler hiç kapanmaz.Televizyonda neyin olduğunun bi önemi yoktur "aptal kutusudur" o :) İnsanlar o yoklukta nasıl mutlularmış diye gıpta ederdim.Benzer durumu biz yurtta yaşadık.Varlık içinde yokluk çektik ama mutluyduk.Adalarda atılan turlar,doktorlar caddesinde yenen Tantuni,çarşıda yapılan alışveriş..Sonra bi alışveriş merkezi açtılar benim gibi büyük şehirden gelenler bu ne yaaa bundan  bizim orda mahalle arasında var dalga mı geçiolar bizimle dedik,küçük şehirden gelenler ve Eskişehir'de bikaç senedir yaşayıp "bu şehire alışveriş merkezi şart"ın mücadelesini veren abilerimiz ablalarımız anaa alışveriş merkezi  dediler :) Neyse beğenen beğenmeyen hepimiz dolup taştık minicik alışveriş merkezinden :) sonra yenileri açıldı ayrı.Ankara'nın kızılayı örnek alındı,İzmir'in barlar sokağı,İstanbul'un nişantaşı ..sağolsun belediye başkanımız bize hiç eksiklik hissettirmedi.Ondan başka üniversite gençliği bizi kolay kolay anlayamaz idrak edemez bir şehire olan bu akıl almaz bağlılığımızı.Laf aramızda bi kısmı da kıskanır içten içe :) Şimdi cebine paranı koyda git bakalım o sokaklar aynı mı hayırrrrrrrr....!!!! aslaa o sokaklar cebinde tramvaya binecek paran yokken güzeldi artık sokak işte :) İzmir daha güzel :) Orda içilen biranın tadı güzeldi çünkü cebindeki son parayı verirdin yurda yürüyerek giderdin filan.Hatta sen dut gibi olurdun sahnede ki solist yanındaki arkadaşına yazardı sırf köprüyü geçsin diye çorba bile ısmarlardı.Para ödettirmezlerdi.Sen tabi bi yolunu bulup tüyerdin o ayrı :) ama o biranın tadı var ya o zamandı şimdi kordonda içtiğim biradan nolcakk :)
               Peki ben nasılım? iyi miyim gerçekten? artık uykumdan uyanıp ağlamıyorum,onun resmini görünce gözlerim dolmuyor,anılar aklıma gelince ağlamıyorum,bütün gün yatıp yaptığım hataları kafamda kurgulamıyorum.Çünkü ben Monte Kristo'ya söz verdim.Sözümü tutuyorum.Gülüyorum eğleniyorum,kursa gidiyorum,hayata karışıyorum,ödevimi yapıyorum,proje hazırlıklarına dahil oluyorum,Vakıf toplantısı olcak 7'sinde ona gidicem.Boş levha olan hayatımı dolduruyorum aziz J.Locke kulakların çınlasın :) Peki ben nasılım? mutlu muyum gerçekten evet çünkü karşılık beklemeden birini sevmenin zevkini yaşıyorum.Bir yerlerde onun da beni sevdiğinden emin olduğum biri var.Erkek arkaşım diyemesem de evet sevgilim.Sevgilerin en güzeli hem de..bunun için mutluyum.Ben artık bardağın dolu tarafını görüyorum,kötülüğün içindeki güzelliği görüyorum.Onu kırdığım zamanlar için pişmanım delicesine değiştirmek istiyorum geçen zamanı.Yapılacak pek bişey de yok aslında ama ağlamamak ta gerek.Hayat akıp giderken ömrüm boyunca bir kez olsun yakalamak gerek.Sevdiğin adama son kez sarılmak şansın varsa sarılmalı,öpebiliyorsan en doğru zaman şu zaman..yapmalısın,ona sevdiğini söylemek için ne çok geç ne de erken,böyle bişey yok hissediyorsan söylemelisin,nefret ettiğinde de sevdiğini söylerkenki kadar başın dik olmalı ve kararlı olmalısın,arkasında duramayacağın,inanmadığın sözler söylememelisin.İki kere düşünüp bir kere konuşmamız için iki kulağımız bir tane ağzımız var.
            Hayat bana 9 ay önce tanıdığı şansı bir kere daha tanır mı bilmiyorum.Gerçekten ben olup onun karşısına geçip elimi uzattığımda gel bu yolda yeniden birlikte yürüyelim diye elimi tutar mı aynı kararlılıkla bilmiyorum.Zaman bizden neler götürür bize neler getirir hiçbirşey bilmiyorum.Sadece yaşıyorum..onu sevmeyi yaşıyorum,hayatı yaşıyorum bana getirdikleriyle götürdükleriyle değil..;)
               


     not:Hayatta iki kere dinleyip bir kere konuşmanız için iki kulağınız ve bir tane de ağzınız var.Evrende herşeyin bir sebebi var ve sen ona ne verirsen onu alırsın.Yarın pazartesi evrene tüm pozitif enejimizi verelim ki bütün haftamız böyle geçsin;)

23 Eylül 2010 Perşembe

insan kendini terkedemez..

         Eğer yapılacak bişeyiniz yoksa..gün içinde yaptıklarınız uyanıp kalan gününüzü yatakta kah internetin başında kah kitap okurken geçiriyorsanız..üstelik ilişkinizin bitmesine sebep olduysanız..anılar asla rahat bırakmaz sizi yaşanan her an onu incittiğiniz her an hatta onun bile farkedemedikleri bir bir gelir aklınıza.Edilen kavgalar,gözyaşları,mutluluklar,kahkahalar,yola çıkarken kurulan hayaller,söylenen her söz bir bir gelir aklınıza.Komik anılara gülemezsiniz bile onlar bile ağlatır sizi.Farkedemediğiniz onca durum..ilişkinizi o güzünüzden sakındığınız ilişkiniz varya hani şu an olmayan..(!) o işte elinizden kayıp gitmişş ve sizz tutmak için hiçbişey yapmamışsınız..üstelik sevdiğiniz insanın tüm uyarılarına,sitemlerine,yüzünüze tokat gibi vuran sözlerine rağmen..bunca zaman nerdeydin? niye sahip çıkmadın? şimdi pişman olman herşeyi daha iyi anlaman neye yarar? hiçbişeye..ona sahip değilsin artık..!!
       Bişeyler yapman lazım yapıyorsun yapacakların daha çok..kafanda hepsi sırası geldiğinde yapıcaksın..sen olabilmek için yıllardır yapıcam diipte yapmadığın ne varsa işe yarın sabah o doktora gitmekle başlıcaksın..karar vermekle büyük bir adım attın gerisini getir..değişmiceksin asla bu değişim değil seni gören herkes değiştiğini düşünebilir ama onlar seni tanımadıkları için değiştiğini sanıcaklar sansınlar emin ol bu halini daha çok sevicekler.Sen değişmiyorsun herşey SEN olabilmen için aslında.Hayata bir artı katabilmen için hani millete sattığın klişe laflar..Peki ya MONTE KRİSTO KONTU ne düşünücek gerçekten SEN olduğuna inanıcak mı sevicekmi bu halini.Tekrar konuşuruz dememiş miydi..konuşucaksınız elbet ne zaman ilişkide SEN  olmaya karar verdiğinde..nasıl bilicem BEN olduğumu? buna SEN karar vericeksin ben değil dedi..o herşeye cevap verdi..sıra sende sen söyle gerçekten istiyor musun kabuğunu parçalamayı? Daha önemlisi bu ilişkiye inanıyor musun? onu geri kazanabilecek kadar güçlü müsün? Şu an o kadar zayıfım ki sürekli uyumak istiyorum uyumak istiyorum..yatağıma kıvrıliim onu son gördüğüm gün giydiğim gömleğimi aliim kokliim onun kokusunu içime çeke çeke uyumak istiyorum günlerce gecelerce haftalar aylar geçsin..ben hep aynı rüyayı görmek istiyorum ayrıldığımız geceden beri gördüğüm o olabildiğine gerçek huzur verici rüyayı..ben içimi çeke çeke ağlarken "şimdi ne yapıcaz monte kristo?" diye o saçlarımı okşuyor ve çevremde bir sürü insan var benim ailem onun ailesi arkadaşlarımız tanıdığım tanımadığım bir sürü insan yanıma geliyor görmüyorum sadece duyuyorum monte kristo kontu hepsini kovalıyor koruyor beni insanlardan sadece kendine saklıyor.bu rüya ben uyudukça devam etsin..sonra bi gün tüm kötülükler gitsin başımızdan gelsin beni öpsün ve ben uyaniim gözyaşlarımı silsin..ve yine benim olsun benim sevdiğim adam..huzur bulduğum adam..çocuklarını doğrumak istediğim adam..ilk aşkımm olsun..Ama ya boşa kürek çekiyorsam ya artık istemiyorsa yaa o sözler her ayrılıkta söylenen klişe sözlerden biriyse..sadece beni üzmemek için.."KESİN ÖYLEDİR..!!! ERKEK MİLLETİ DEĞİL Mİ..!!" kafamdaki feminist ruh araya giriyorr...onu def ediyorumm 4senedir sen konuşuyorsun artık konuşma sırası bende..hayır o her sözünde samimiydi..ve evrene yakında o güzel günlerimize geri döneceğimizi gönderiyorum kii o da bana göndersin..
        Kendi kendimle tartışıyorum..şöyle şöyle olmuştu o böyle dedi sen bunu dedin aptal...resimlere bakıyorum tek tek çekildiği ana gidiyorum sanki yaşıyorum tekrardan..çizik bir telefon ekranından sevip okşuyorum artık seni..yıllarca seni aradıktan sonra hakettiğim bu muu peki seni böyle sevmek mi sana dokunamamak..sesini duyamamak..içimde her geçen gün seni büyüterek mi..kimseyi suçlamaya hakkım yok herşeyin sorumlusu bu kadar benken..en zoruda bu..vicdan azabı,pişmanlık..bazen ne yapacağımı bile bilemiyorum..unutmalı mı vaz mı geçmeli yoksa savaşmalı mı savaşmak istiyorum ama yorgunum..yere yığılıcak gibi hissediyorum ..ona bi gün en şiddetli kavgalarımızdan birini etmiştik ve o gün ilk kez ayrılık lafı geçmişti..Bana beni bi gün ayrıldığımızda anlıcaksın bütün bu söylediklerim aklına daha çok yatıcak o zaman beni anlarsın belki..anlıyorum sevgilim ama seni kazanmak için o günlere dönmek için hiçbişey yapamıyorum..Ben de sana o gün sensiz yaşayamam demiyorum yaşarım ama artık bir ruhum olmaz..eksik devam eder hayatım..artık bir ruhum yok ..bana o gün ayrılabiliriz bi gün gelir yeniden başlayabiliriz o zaman herşey çok farklı olabilir..hatalarımızı düzeltmiş oluruz birbirimizi daha iyi anlamış oluruz ben böyle bişey olmucak dediğimde nasıl kızmıştın nasıl engel olucaksın o çekime..şu an inandığım en büyük doğruyu yıkmaya hazırım ben ..amaa...aması yok iştee değişim başlamalı..artık SEN olmalısın..!! Hayatını geri kazanmak için,monte kristo kontunu geri kazanmak için..tam olabilmek için..
         Bugünü hazırlayan herşey beynimde dönüp duruyor ama en çok pişmanlıklarım..bazen öyle bir an geliyor ki tutamıyorum içimdekileri atıveriyorum ne varsa..kitabımın üzerindeki mendil bir kuruyor bir ıslanıyor..gözlerim artık alışkın..daha az ağlıyorum..ama gözlerimin altındaki morluklar gün geçtikçe artıyor..bazen an geliyor bilinçsizce akıyor gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor..seni kırdığım herhangi bir an geldiğinde aklıma yada bana güzel bir söz söylediğin mutlu bir an hıçkırıklarım yükseliyor odamda..yastığı yumrukluyorum "NEDEN?" diyorum "NEDEN?" neden yaptın bunu..hiç acımadın mıı ona senin için neler yaptı hatırlsana az mı Trabzondan buraya köprü kurdu sen ne yaptın yanına geldiğinde bile yaranamadı sana..canını dişine taktı ilişkiniz düzelsin diye SEN olasın diye..çok mu zordu içindekileri dökmek..çok mu zordu balyozu eline alıp duvarları yıkmak..o elinde hiçbişey yokken vücudunu kullandı o duvarları yıkmak için her yer yara bere içinde kaldı sen elindeki balyozu kullanamadın..yaşadığın herşeyi hakediyorsun sen herşeyi...!! NEFRET EDİYORUM SENDEN ÖLESİYE NEFRET EDİYORUM...!!!!  SENİ ASLAA AFFETMİCEM O AFFETSE BİLE BEN AFFETMİCEM ONSUZ GÜNLER YAŞATTIĞIN İÇİN BANA ONU BENSİZ BIRAKTIĞIN İKİMİZİ KARANLIĞA VE BOŞLUĞA MAHKUM ETTİĞİN HER GÜN İÇİN SENDEN NEFRET EDİYORUM..!! Hayattaki en kötü şey insanın kendisine olan nefreti..başkası olsa saatlerce sayarsınız o insan karşılık verir veya vermez..vurursunuz ona tokat atarsınız..yumruklarsınız..içinizdekileri boşaltırsınız ama söz konusu kendiniz olunca farklıı kendin olunca o kap boşalır bir daha dolar boşalır bir daha bir daha..hatta bazen boşalamaz bile..kap sürekli dolar..insan kendini terkedemiyor..nereye gidersen git pişmanlıkların acıların seninle..anıların seninle..onun için ne zaman nede mekan değişikliği işe yarar böyle durumlarda..en iyisi buna alışmak..zaten bir süre sonra kendinize isyanlarınız gözyaşlarınız hayatınızın bir parçası oluyor..istemesenizde yapıyorsunuz..




                 "gün geçtikçe duvarlar yükselttim etrafımda..Ve sen bıkmadan usanmadan inatlaa o duvarlara çarptın bana ulaşmak için..yara aldın yaralarını sarmak için zaman bile kaybetmedin..gene denedin..denedin..denedin..her seferinde yaraların büyüdü..şimdi tam elime balyozu almışken sen pes ettiğini mi söylüyorsun bana??"

22 Eylül 2010 Çarşamba

sevgilin var mıı? ımmmmm hayırrrr peki bekar mısınn hayırr..!!

      Şimdiye kadar hiç düşünmediğim bişey düşünüyorum."Bir aşkı yaşatmak için illa el ele tutuşup gezmek..birbirine aşkım bebeğimm..canım cicim mi demek gerekiyor..??" O AŞK dediğin şey senin kalbinde ruhunda her hücrende aldığın her nefeste verdiğin her solukta..her an her saniye seninle..ders çalışırken seni izleyen uyurken saçını okşayan biri seni üzdüğünde elini tutan görünmez o  amaa o hep var..sevdiğine inanmak için illa seni seviyorum mu demek lazım..onu hissetmen için illa dokunması mı lazım..ama hep seninle değilse bunu hissedemiyorsan bu hiçbir zaman AŞK olamamıştır.sen aylarca yıllarca kendini kandırmışsın aşığım ben diye.O sadece karşı cinse duyduğun beğenme hissi..bu kadar basit..!! Eğer ben bunları hissedemiyorum diyorsan sabırla beklee beklee beklee..!! Bir gün senin kapını kırmak suretiylen gelecektir..;)
      Biz insanoğlu var yaa çok aptalız gerçekten de Aziz Nesin çok doğru söylemiş "Türk halkının %60'ı APTALDIR!!" die.Neden mi? Şöle ki yukarda saydıklarımı eğer ayrıldıktan sonra farkettiyseniz şanslı azınlıksınız.Bir de farkedemeyip göçüp gidenler var.Ki onlar için yapılacak hiçbirşey yok:) Aslında o insan yanınızdayken bunların farkına varsak ta karşımızdaki yazıkk yıpranmasa en çokta daha yeni yeni adımlarını atan bir bebek misali sendeleyen ilişkimiz zedelenmese ..sonunda ne mi olur o sendeleyen yürümeye çalışan bebek yürümezz oturduğu yerde kalır ve bir daha ayaklarının üzerinde durmaya bile korkar "gene düşücem" diye.Size böyle pek bir Güzin Abla modunda akıl veriyorum tabii siz benim şimdi nirvanaya ulaşmış bir kişilik olduğumu falan sanmayın sakın..ben de o %60'lık azınlıktanımm hem de körü körüne olanından..!! Amaa benim bi suçum yokkii benim sorunlarım vardı bunalımdaydımm kiiii bunlar bahane mii aslaaa..!! aslaa aslaaa aslaaa bu sebepler kabul görmezzzz..çünkü bizz hep bunu yapıyoruz..Bizim için bi erkeğin ciddiyetini anlatması için tek taş pırlanta alyans falan alması lazım ne bileyim şampanyanın içine atçak yada çikolatalı pastanın içine koyucak ta sizin diliminize gelicek tee ohooooooo bir de kalp şeklinde tavuklar ne bileyim kalp şeklinde pasta börek çörek falan fişmekan..!! bunları yapsınnn amaa siz arkanızı dönünce de ilk gördüğü sütun bacaklı hatuna yapışsın amaa tek geceliktiii aşk yoktuuuuu aman ne güzell nabalım erkektir yapıcak tabiii...haaahahahahaytttt güliimde kokmasın erkek mişşşşşşş!!! bunlara ancak erkek müsfettesi denir kandırmayın kendinizi boş yere..!! haaa ben bunu yapmadımm mııı tabiikide yaptımm..:) ciddiyet bi erkeğin yüreğindedir..sana bakışında..seninle konuşurken kullandığı kelimede sesinin tonunda..seni ailesine arkadaşlarına karşı nasıl anlattığıdır..evet kabul ediyorum bn %60'ım:)
     Aslında işin özü sevdiğiniz kişi sizi istediğiniz şekilde sevmeyebilir.Siz arasın istersiniz o aramayı sevmeyebilir..siz lüks restronlar istersiniz o evde yemek isteyebilir..siz pahalı hediyeler istersiniz o ihtiyacınız olan bir şey olabilir..siz çiçek istersiniz o almazz..bazı gitmek zorunda olduğu yerlere gitmek için eskiden ayakları geri geri gidioken şimdi can atıo olabilir..bu liste uzar kısaca "TÜM BUNLAR SİZİ SEVMEDİĞİ ANLAMINA GELMEZZ..!! Mühim olan başkalarının mükemmel ilişkisinden çıkıp kendi mükemmelinizi yaratmaktır..!! yaratabilenleri ayakta alkışlıyorum..=) %60'lık kesim hepberaber brovni partisi yapalım birde yaş gününden kalma bir mum dikelim tepesine birde onu yakalım öyle ağlayalım iyi mi:) sonra tabii o brovni miğdeye ama daha çok yüzümüze gözümüze:)
       Ben yaşadığım acı tatlı bu tecrübeden bi şey öğrendiysem o da şu ki bazen işler yolunda gitmez çeşitli sebepleri vardır.Bazılarımız unutmayı tercih eder..Bazılarımız düzeltmeyi..Bazılarımızsa artık bu aşkı içinde yaşamayı..ben galiba sonuncuyu seçtim..benim bir sevgilim yok ama çok büyük bir aşkım var içimde yaşıyorum dolu dizgin..baş ucumdaki resmini öpüp kokladığım telefonumun ekranında resmi olan..çok hislendiğimde mesajlarını tek tek okuduğum..bana yadigar bıraktığı acı tatlı komik hüzünlü anılarımla ve nasihatleriyle mutlu olduğum bir aşkım var..ona dokunamıyorum onu çok özlememe rağmen arayamıyorum onu göremiyorum zaten yakında benden çok uzaklarda olucak..sol elin her telefone gittiğinde sağ elimle kendimi tokatlıyorum kendine gel şeklinde :D ama içim onla öyle dolu kii ne onu unutabilirim ne de bi başkasını hayatıma alabilirim..Herkese iyi geceler..eğer hala bebeğiniz adım atmaya çalışıyorsa bırakın koşsun engellemeyin bir bebek gibi ilişkilerde düşe kalka büyür..;)




       NOT:Hayatta herkes seçimleriyle yaşar.Bir seçim yaparsınız ve onun sonuçlarını yaşarsınız.Ve bu noktadan sonra itiraz etme hakkınız olamaz..Ben de bir seçim yaptım ve sonuçlarını zaman içinde yaşayıp görücem..;)

21 Eylül 2010 Salı

deprem..

hayatıma asma bir kat yaptım
yeni bir aşk bir de çek yat attım
tam mutlu olurum burda derken
3.1'e bile dayanamadı tepeme yıkıldı...
        Bir gün gelir büyürsünüz..artık annenizin minik elli yavrusu değilsinizdir.Artık tüm dış tehlikelere açıksınızdır.Önünüzde heyecan dolu bir yol vardır..yıllarca hayalini kurduğunuz şey üniversite sıraları..Siz üniversite okuyun diye babanız hatırı sayılır dostlarını araya sokup size indirimli iyi bi dersane bulur..anneniz zor günler için saklanan altınlarını satar..çünkü kendi okuyamamıştır hayatta tek isteği vardır biricik kızı üniversite okusun bi kariyeri olsun kendisi gibi bi erkeğe muhtaç olmadan yaşasın kendi ayakları üzerinde dursun istediği zaman ceketini alsın kapıyı vurup çıkabilsin.Sonrası belli okul biticektir iş güç derken uygun bir kısmet bulunur biricik prensesini beyazlar içinde görmek ister pırlanta gibi bir kız yetiştirmenin gururunu onurunu yaşar.Her deneme sınavında netlerim biraz daha yükselirken hayalini kurduğum üniversitenin kapısına biraz daha yaklaşıyordum.İlk kez o zaman kalbim kırıldı.Ben o merdivenleri adım adım çıkarken birisi geldi kapımı çaldı "merhaba ben AŞK girebilirmiyim" dedi ben de tüm saflığımla "gel buyur" dedim..Yasak olanın yanlış olanın büyüsüne kapıldığın zaman o saflıkla herşey bir büyü gibi sanki herşeyin bir açıklaması var gibi gelse de yok aslında herşey o kadar çirkin ki her seferinde o acı gerçekler yüzünüze tokat gibi çarpsa da siz göremezsiniz..17 yaşındaysanız bu olmazz..kalbiniz kırıldı mı tamiri kolay olmaz..ruhunuzda onarılamayacak yaralar açıldıysa..kalbiniz birinin ellerinde oyuncak olduysa can çekişiyorsa bu olmaz..17 yaşındaysanız ve evden uçmak üzereyken bu olmuyor..ayrılıklar..aldatmalar..yalanlarr her zamankinden daha da iğrençleşiyor..Ve siz o bataklıkta can çekişirken sizi oraya iten hayatına kaldığı yerdend evam ediyor siz hayalinizdeki okula giremezken "anne-babanızın" tercihini okurken istenmeyen bir şehirde istenmeyen bir fakültede okurken birileri 1yıldır hayalini kurduğu okulda şehirde hatta ülkede yeni bir hayat yeni bir dünya kurmuştur bile.Üstelik bunu gözünüze soka soka yaşamak onun en büyük eğlencesi olur.Siz onun mutluluğuna bakarak ne kadar mutlu olunursa o kadar olursunuz..O başarılardan başarılara atlarken siz kendi başarısızlıklarınızı mutsuzluklarınızı bira şişelerinin dibinde sigaranın dumanında ararsınız..ben bunun için mi okudum annem bunun için mi altınlarını sattı..?? ve en önemlisi " ben bunu hakedicek ne yaptım..??" bunun tek bir cevabı var "hiçbirşey..!!" en kötüsü de bu..yıllar geçer siz saçma sapan 1-2 ilişki daha yaşarsınız ama hala aynı yerdesinizdir hala sorgularsınız halaa o kambur sırtınızdadır kimse bilmez çünkü utanırsınız öyle şeyler yaşarsınız ki ben bu "adamla" birlikteydim demeye bile yüzünüz olmaz..yapılan yanlışlar yanlışları beraberinde getirir..her yanlış sizi biraz daha yıpratır..yıllar geçerr sadece ondan haber gelmesin diye sürekli mail adresinizi değiştirirsiniz telefon numaranızı..o ise ne yapar eder bulur ve artık işi size düğün fotoğraflarını göndermeye kadar vardırır..evet sizin hayalini kurduğunuz yuva sizden onu çalanlarındır..başarılar mutluluklar...daha sayılamayacak en saf hayalleriniz çirkin ellerde..siz nerdesiniz? siz hala istemediğiniz beğenmediğiniz o okula sarılmış baba ocağında mutsuz perişan bir halde üstelik hayatta en çok değer verdiğiniz insanı en çok ihtiyacınız olan zamanda toprağa vermenin acısı da eklenir buna..kaybolmuşsunuzdur artık..Artık sizin dışınızda bir kabuk var sert bir kabuk ne biri girebilir nede siz çıkabilirsiniz..izin vermezsiniz çünkü dışarda ki insanlar kötü canınızı yakıyorlar...insanlar yalancıı..insanlar adii..çirkinn..hatırlaa ne kadar miğden bulandı gördüklerinden..ne kadar yalnız olduğunu hatırlaa..o yurt odasında telefon ışığında ağladığın günlerii seni boğan şehiri hatırla..gece yarısıı kriz geçirip gözünü hastane odasında açtığın günleri..okulda bayıldığın günler..nefessizlikten dudaklarının morardığı günleri hatırla oksijen tüpüyle yaşadığın hastane kokusunu hatırlaa..hatırlaa izin verme kabuğu kırmalarınaa..her darbede kalınlaştı o kabuk..ben o bataklığa daha da battım çığlığımı kimse duymadı o anılar beni hep aşağılara çekti..bi gün biri geldi bana elini uzattı "GEL" dedi ben iyiyim..ben güzelim..ben seni üzmücem inan kii ben sensiz yapamam ki dedi hatırlasana ben senin ilk aşkınım yıllarca beni aramadı mı gözlerin işte geldim burdayım..uzat elini nolurr..dedi..o MONTE KRİSTO KONTU..uzattım elimi nerdeydin ben seni aradım yıllarca seni hiç unutmadım ki ben..hem aklımda kaldı o çocuk gülüşün..sen bilemezsin ben gizli gizli seni izlerdim..yüzünün her hattını beynime kazıdım o resim hiç silinmedi ..
      Ben kontumu aldım ve yüreğimin içine oturttum..bu dünyada bir o bir ben..o varyaa onun gülüşü..sesi..dünyaya bedel "seni seviyorum"deyişi..Hayatımda bir kez olsun bi şansım vardı..hayata tutunmak yeni bir başlangıç için..yeni bir hayat kurdumm içinde huzurun sevginin olduğu..arada mesafeler olsa da sevginin hiç bitmediği artarak çoğaldığı bir hayat..ama olmadı..beni bataklığa çekenler bırakmadılar beni kontumun büyük aşkı koruyamadı beni..ben o bataklığa gene battım..hiçbişey yapamadım..konuşamadım benim çığlıklarımı o duyamadı..oysa bir duysaydıı..koruyamadım sevgimi hayatın bana verdiği o tek şansı kendi ellerimle kaçırdım..dilim mühürlendi konuşamadım..anlatamadım onu ne çok sevdiğimi ama yaralarım hala kanıyorr anlatsam anlarmıydıkii ama utandım konuşamadım..kendime bile söyleyemediğim şeyleri ona nasıl söylerim..onu kaybettim..şimdi pişmanlık neye yarar..neyi değiştirir..benim bu aşka olan inancım..ona bu kadar zarar verdikten sonra..unutmak mı en doğrusuu nasıl unutabilirim ki mümkün mü..
      Birini çok sevdiğinizde ama öyle böyle değil ömrünüzü adayacak kadar çok sevdiğinizde..o artık merkezdedir.Ben de bunu yaptım o merkezdi..sonrası onun üzerine kuruldu..işim..kariyerim..hayatım..herşey onun üzerindeydi..şimdii onu çekip çıkardığımda hepsi benim tepeme yıkıldı..sanki deprem gibi..benim bütün binalarım yerle bir şu an..nasıl toparlanırım bilmiyorum ..zaman en güzel ilaç diyorlar hangi zaman yeter bu acıyı hafifletmeye bilmiyorum tek bildiğim sırtımdaki kamburu atmadıkça ben asla "ben" olamayacağım..zaten bu depremin en büyük sorumlusu da bu.."ben hiç bir zaman BEN  olamadım bu ilişkide sen hiçbir zaman BENİ tanıyamadın ki.."


                    not:aşk geliyorum demez ama gidiyorum der onun için gitmesine izin verme..!!







11 Eylül 2010 Cumartesi

12 eylül'ün bizim için anlamı..:)

Daha dün gibi hatırlıyorum senin minik ayaklarınla o ilk adımlarını atışını..seni eğlendirmek için nasıl şekillere girdiğimizi..sonra seni elinden tutup servise bindirişim ve sırana kadar oturtuşum..her tenefüste heyecanla senin yanına inişim.sen bahçede oyununu oynarken arkadandan bakardım düşersen yanında olayım diye çünkü biliyorum ağlarsın..ve ben senin gözyaşlarına dayanamam..o minik gözlerinden akacak her damla yaş benim içimi yakar çünkü..sonra sen büyüdün hayatınla ilgili önemli kararlar alacak kadar büyüdün..kafan karıştığında sana ışık tuttum benim girdiğim yanlış yollara girme diye.o yollarda kaybolursan ağlarsın çünkü ve ben buna dayanamam..önceleri çok korksam da şimdi eminim sen en doğru kararı verdin.şimdi yeni kararlar var önünde üniversiteli olucaksın.öğretmen olucaksın..geleceğin mimarları ilk sana gelicekler onlar için en doğru kararları verebileceğine eminim bitanem çünkü sen hep en doğru karı aklınla verebildin.şu an biliyorum canın yanıyor belki ağlıyorsun da hayatın boyunca senin arkanda durmam yetmedi malesef minicik kalbinin kırılmasına ve zeytin gözlerinden akan yaşlara engel olamadım.affet beni..!! bundan sonra artık tek başınasın bitanemm alacağın kararların sorumluluğu tamamen sende ve unutma bu kararlar sadece seni etkilemicek bütün hayatını ve çevrendeki herkesi etkilicek.onun için iki kere düşünmeni tavsiye ederim sana.Allah seni bize hediye olarak verdi.herzaman yüzümüzü güldürdün.hala da güldürüyorsun ve senin başarılarınla gurur duyuyoruz.seni herzaman çok sevdim hep yanında olmak istedim ama pek beceremedim..bundan sonra da hep yanında olucağımı bil yeter aldığın kararlar ne olursa olsun yanındayım hep olduğu gibi arkanda olucam düşersen kaldırayım diye.ama şunu unutma bundan sonra alacağın yaralar dizindeki yaralar gibi olmayacak çok daha ağır yaralar alıcaksın buna hazırla kendi lütfen..ama sen hayat sana ne getirirse getirsin ayakta durucaksın ki onlar zarar görsün kazanan sen olucaksın bitanem..herşeyin en iyisine ve en güzeline layıksın sen dilerim bütün hayatın güzellikler içinde geçsin.

                                          seni çok seven manevi ablan fulya..<3 
                                                                          

2 Eylül 2010 Perşembe

2 eylül 2007 saat 9'u 5 geçe..

      Sen gideli tam 3 sene geçti.Tam senin istediğin gibi oldu herşey..3 gün yattın 4.gün seni toprağa verdik..herkes seni iyi andı zaten kötü bişey söyleyemez ki kimse sen yer yüzündeki bir melek gibiydin..şimdi göklerdesin bize bakıyorsun o güzel gözlerinle.senin istediğin gibi herkes hayatlarına devam etti her gün yapılan şeyler tekrarlandı tam üç yıl boyunca.ama hayatımız hep eksik kaldı artık kimsenin neşesi yok herkesi senin kokundan sesinden şevkatinden o güzel yemeklerinden mahrum ettin.ne acelen vardı ki sanki niye bu kadar acele ettin daha yapılacak çok şeyimiz vardı.mezuniyetlerimiz vardı.baş köşeye kurulup göğsünü kabartacağın "işte bu benim torunum ne de güzel olmuş melek gibi" diyebileceğin düğünlerimiz..hanii söz vermiştin bana bana sözünün arkasında durmayı sen öğretmedin mi şimdi bu yaptığın iş mi yani..sana en çok iytiyacım olan zamanlarda sen yoktun üstelik ben sana doyamadım ki hep sanki benimle olacaksın gibi hiç ölmeyeceksin gibi düşündüm hep.ölüm ve sen o kadar uzaktınız ki asla düşünemedim.bi gün bir mezar taşından ibaret olabileceğini asla düşünemedim affet beni.Belki sen de hiç düşünmedin.Bir tek o son gece hissettin mi sanki kal dedin bu gece burda kalın seni dinlemediğim için ilk kez kızdım kendime belkide o gece kalsaydım şu an benimleydin.
       Sanki gene bizim evin ordan buca dolmuşuna binicem ve o eski evin mavi demir kapısını çalıcam.halam açıcak kapıyı yukarı çıkıcam koşarak merdivenin başında beni karşılıcaksın ya da muhtemelen gene bişeylerle uğraşıyor olacaksın.sana sarılıcam öpücem yanaklarını kokunu içime çekicem.seni öyle sıkıcam ki sen "dur düşücez sıpa" diceksin.ben aldırmadan seni öpüp koklucam.hava güzelse fesleğen kokulu bahçemizde oturup çayımızı içicez.dedemin dedikodusu yapılıcak kafa kafaya verip öyle bir muhabbet edicez ki artık çenemiz ağrıycak.seni şebekliklerimle güldürücem sende saçımı okşucaksın.sana bakıcam içimde bir şeyler kopucak sanki.sonra bana o meşhur fasülyeyi yapıcaksın sırrını tüm yalvarmalarıma rağmen vermiceksin.ben patlayana kadar yicem.sen gene tatmin olmayıp şikayete başlıcaksın bişey yemiosun çok zayıfsın diye.sitemlerin ardı arkası kesilmicek çok çalışıosun hiç dikkat etmiosun kendine..sen gene mi hasta oldun bakiimmm..!!
         Babannecim artık tabağımı yarım bırakmıyorum sıyırıyorum bak..artık bir deri bir kemik te değilim..artık çok ta çalışmıyorum..yorulmuyorum artık inan kii artık hasta da olmuyorum zırt pırt..saçımı senin taradığın gibi tarıyorum..artık o sırrı buldum her hafta o fasülyeyi yapıyorum yanına da pilav oohh tadından yenmiyor..her gün zeytin çekirdeklerimi sayıyorum her gün biraz daha çok oluyorlar..artık zırt pırt ağlamıyorum da babanne artık çok daha güçlüyüm kimseye derdimi de anlatmıyorum çünkü sen haklıydın insanlar göründükleri gibi masum olmazlar herzaman benim yüzüme gülüp arkamdan kuyumu kazdılar..artık kimseye kırılamıyorum babanne artık canımı yakamıyor kolay kolay ayrılıklar artık kimse beni anlamıyor diye ağlamıyorum çünkü beni en iyi anlayan insan şimdi gözkyüzünde.bu diplomayı bile senin için istedim.hani derdin ya sen çok korunmasızsın senin her daim arkanda durabilecek eşinin olduğunu görsem gözlerim arkada kalmıcak.merak etme babanne ben onu da buldum artık gözüm kapalı elini tutabileceğim biri var üstelik beni çok seven.bu kadar sahteliğin arasında gerçek bir sevgi büyütüyoruz.bana sevginin ne demek olduğunu da sen öğrettin senin öğrettiğin herşey şimdi hayatımı daha anlamlı kılıyor babannem.artık bu oyun fazla uzadı çık ortaya lütfen uzun bir seyahate gitmiştim de şaka yaptım de sana küstüm kaçtım gittim de ama nolur uyandır beni bu kabustan hani küçükken de kabus görünce uyanır uyanmaz seni bulurdum yanımda terimi siler su içirirdin bana sonra sarılırdın hanii.gene sarıl bana ne kadar güvende olduğumu gör..seni nasıl özlediğimi ..sana nasıl ihtiyacım olduğunu..zaman herşeyin ilacı dediler inanmıyorum bu yalana artık zaman hiçbi acıyı hafifletmiyor benim içim hala alev alev hayır olamaz yanlışlık var benim babannem ölmemeli ..halaa şaka yaptığına inanıyorum içimden bir ses artık gelmicek dese de bazen bunlar bir rüyamış ta uyanmışım bitmiş herşey gibi geliyor ama yok değil hala o kabusu yaşıyorum işin kötüsü o kabus artık benim hayatım oldu..sensiz bir hayat ne kadar güzel ve anlamlıysa o kadar güzel ve anlamlı bir 3 yıl geçti ..huzur içinde uyu babannemm seni çok özledimm..:'(

18 Ağustos 2010 Çarşamba

yalnızlık

        Bugün ilk kez kendimi sensiz hissettim.Öyle yalnız öyle çaresizdim ki tıp kı uyandığında annesini göremeyen bebek gibiydim.Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilemedim.Sen ilk kez benden o kadar uzaktaydın ki ilk kez sana bu kadar kırıldım.Laflarında ilk kez biz yoktu;"BEN" vardı.Ya "biz"e noldu? "Biz" olabilmek adına yapılanlara noldu? yoksa biz hiçbi zaman "biz" olamadık ta ben mi öyle sandım.Benden kilometrelerce uzaktayken bile bu kadar uzak değildin aksine bana o denli yakındın ki hiç yalnız olduğumu hissetmedim öyle içimdeydinki.Öylesine bendin ki.Şimdi ise bana sadece 20 dk mesafedeyken o kadar uzaktasın ki.Ben çok yalnızım sanki ruhum çekilmiş gibi hissediyorum.Benim bir ruhum yok artık.O seninle birlikte gidiyor bir bilinmeze.Eskiden senin benden kat be kat sevdiğini düşünürken hattaa zaman zaman bu sevginin altında ezilirken şimdi tam tersini düşünür oldum.Eskiden benim üzerime nasıl titrerdin.Sesin bile farklı çıkardı.Şimdi bana sesini yükseltmek bile çok kolay oldu.Konuşucak hiçbişeyimiz yok öyleyse konuşmayalım.senin söyleyemediğin şey bu.eskiden yapılan o hararetli sohbetlerimizi özledim..sadece 4gün birlikte olduğun insanla paylaşılabileceğinden çok daha fazlasını paylaştığımız günleri.Herşeyi konuşabildiğimiz..tüm imkansızlıklarına rağmen birbirimize süprizler yaptığımız günleri.Aşk kokan günlerimizi istiyorum.Çok mu zor o günlere dönmek yoksa artık konuşçak şeylerimiz olduğunda mı konuşabilicez.yoksa bunların hepsi bir sınav mı bi gün balkonumuzda rakımızı içerken bu günleri gülerek anıcak mıyız acaba..??

9 Ağustos 2010 Pazartesi

bazen mutluluk bir çocuğun gözlerinde saklıdır..

Bazen "MUTLULUK" bir çocuğun gözlerinde saklıdır gibi bir şiir dizesi vardı belkide atıyorum ama hafızamda yer etmiş bulunmakta.Bugün bunu bir kez daha kanıtladım her kim ortaya attıysa saygıyla anıyorum.Bugün yeğenimi Balçovada ki havuza götürdüm sabah benim de geleceğimi duyduğunda verdiği tepki o ses tonu herşeye değerdi emin olun.Sanki o an bütün sıkıntılarımı unutmuştum.okulla ilgili sıkıntılar,işsizlik,kpss,erkek arkadaşımla olanlar onu görememenin ve bir de üzerine tuz biber olan bitakımsıkıntılarında ona yardım edememek yeterince kahrediyordu zaten beni ama bu bambaşka bi şey.Bütün günümü ona ayırdım oyunlar oynadık tıpkı çocukluğumda ki gibi.Onun için herşey o kadar basit ki herşey mümkün ona kendi ilkokul halimi anlattım okul fobisini biraz olsun yendi.Şimdi bu satırları yazarken fonda "Fikret kızılok-Eski Dostlar" çalmakta daha bir hüzünlendim.Orkun'a anılarımı anlatırken bi an o günlere gidiverdim.Daha hiç kalbimin kırılmadığı ,herşeyin çizgi filmlerde ki gibi olduğunu sandığım o saf masum duyguların yaşandığı günlere.İlk aşkım..onu uzaktan izlemek o kadar güzeldi ki yıllarca belleğimden silemediğim o gülüş onu hep o 14 yaşındaki haliyle hatırladım sanki hiç büyümemiş gibi.Bir an okuldan doğruca gelip herkezden deli gibi sakladığım o deftere onu nasıl sevdiğimi ama onun beni farketmediğini anlattığım sonra yastığa gömülüp ağladığım günlerim geldi aklıma.Daha "aşk"ın nasıl bişey olduğunu bilmezken bi insanı bu kadar sevmek.Hala çözebilmiş değilim.Hayatımda birileri varken bile o hep benimleydi nasıl birşey ki bu:S Bir şeyi 40 kere söylemekten mi yoksa çok ağlamaktan mıdır bilinmez evrene doğru bir enerji verdim demekki ne istediğimi tam olarak anlamış ve fazlasıyla bu mutluluğu yaşattı bana.Şimdi "ne varsa eskilerde var" edebiyatı yapmak istemiyorum ama gerçekten öyle öyle zor sınavlar geçirdim ki bir baktım ki çevremde sadece bikaç arkadaşım kalmış onlarda ilkokul sıralarından.Hep yanlış insanları hayatıma soktum yanlış ilişkiler yaşadım hep çok şey verip hep acı ve hayal kırıklıkları alan oldum.Belki çoğuna göre erken yaşta ruh eşimi buldum ne tesadüftür ki o da 16 sene içimde büyüttüğüm aşkın sahibi.Şarkılara,filmlere bakıyorum da gene öyle acaba 1960'larda mı yaşasaydım:D    
       "Evrenden Torpilim var" kitabını okumalısınız.Gerçekten evrene ne istediğinizi doğru şekilde verirseniz o size fazlasıyla cömert davranıyor.Sadece ne istediğinizin farkına varıp bunu evrene yansıtmak.Bütün mesele bu.Biz olumsuzlukları kendimiz çekiyoruz aslında.Bu işletme nasılsa beni almaz mantığıyla gidiyoruz görüşmeye ve alınmıyoruz.Kendimizi "Erkekler yalancıdır" yalanına inandırıyoruz yıllardır çevremizdeki kişiler ve filmler,şarkılar.. bizi buna zorlamış zaten ve hep yalancı erkekleri çekip acı çekiyoruz.Kimi görsem hayatından memnun değil bi bıkkınlık bi usanmışlık hali içersindeyiz.Aslında çevrede,hayatımızda mutluluklar çıkarabilecek o kadar çok şey varken biz bikaç negatife takılıp bunları kaçırıyoruz.Ben bugün bunu 6yaşındaki yeğenimin gözlerinde gördüm,bazen de sevdiğim adamın gözlerinde görürüm..bazen sokakta yaşayan akli dengesini kaybetmiş çoğumuzun korkup dalga geçtiği insanlarda görürüm..bu liste uzar gider..önemli olan bakmak değil görmek..!! herkeze iyi geceler..:)

7 Ağustos 2010 Cumartesi

tarih tekerrürden ibaret sözü doğru mu yoksa aldatmaca mı?

         Az önce internette bir paylaşım gördüm açıkçası mezuniyetime günler kala okuduğum haber hiç te içimi açmadı.Bir resim çöp adam vardı eskiden hatırlarsanız çöp ü simgeleyen çöp sepetine yönelmiş buruşuk bir kağır parçası atma eğiliminde.üstüne de yazılmış "OYUNU AT..!!" Bu bana çok ironik geldi açıkçası oyunu at yani çeşitli sebeplerle attığımız o zarflar çöpe gidiyor aslında siyasetçilerimiz bildiklerini okuyorlar mı demek isteniyor.Yoksa git fikrini beyan kardeşim mi..Açıkçası yüreğim sızlamadı değil biz gençlik özellikle değil miyiz demokrasi,hürriyet,eşitlik..nidaları savuran hükümeti yerden yere vuran..Her 1 Mayısta alanlara dökülen,Deniz Gezmişin doğum gününü,asıldığı günü,Uğur Mumcu'yu,Nazım Hikmet'i..her ölüm yıldönümünde gerek kendi içimizde anarak gerek söyleşilere,konferanslara çeşitli etkinliklere katılarak anılarını canlı tutmaya çalışan..Atatük ilke ve inkılaplarını kendimize kılavuz olarak seçen gençlik biz değil miyiz..? Okuyan,araştıran,eleştiren,sesini gerektiğinde "bazılarını rahatsız edercesine" yükselten gençlik biz değil miyiz..? 6 Mayıs'ta darağacına Rodrigo'nun gitar konçertosuyla gülerek yüzünü bile örtmeden başı kılı kıpırdamadan giden gençlik değil miyiz biz..?? 1968'den 1970'in sonlarına gidiyorum Mamak Cezaevinde "en iyi şekilde ağırlanan" vatansever üniversite gençliği..Erdal Erenler,Harun Karadenizler,,Denizin arkasından gelen nice denizler yusuflar hüseyinler mahirler sinanlar..biz onları hiç mi anlayamadık Türkiye çok mu değişti biz mi çok korktuk yoksa korkutulduk mu öyle insanlar biliyorum ki komşusunun örgüt üyesi olduğunu bilip kendisinin hayatını riske atmak pahasına onu koruyan onu boşverin hiç tanımadığı torunu yaşındaki çocukları evine alıp barındıran.Onlar bizden çok umutlulardı onların yaktığı kıvılcımı bizim ateşe dönüştüreceğimize inandılar hep bizim daha farklı bir dünyada yaşayabilceğimize inandılar biz nabtık..?? Bırakın örgütü,siyaseti,dağa çıkmayı biz daha anayasal hakkımızı bile kullanmaya korkuyoruz.Seçim oluyor kaç kişi gidiyor soruyorum kaçınız oy kullanıyorsunuz..?? Oy verenler kaçınızın gerçek bir siyasi düşüncesi var..? Kaçınız kişisel çıkar gözetmeden oy veriyorsunuz..?? Kaçınız "Atamızın partisi ya kime verelim" mantığından uzaktasınız ? Siz emanete böyle mi sahip çıkıyorsunuz ? Bu işler internette Atatürk resimleri paylaşmakla Deniz Gezmişin gururbuna üye olmakla olmuyor..Ülken için neyin doğru neyin yanlış olduğuna inanıyorsan onu işaretleyip atmalısın sandığa.Belki hiçbir şeyi değiştirmezsin sen "hayır" dersin "evet" çıkar "evet" dersin "hayır" çıkar.Asla şu düşünceye kapılma "benim oyum boşa gitti ben A partiye oy attım ama B kazandı herzaman böyle zaten" çoğunluk B partisini seçmiş olabilir ama A'ların C'lerin..Z'lerin sesi hala çıkıyor sesi kısılmış olabilir ama halaa çıkıyor ve bunu güçlendirmek senin elinde.Madem "bu ülke 30 kupona alınmadı" diye düşünüyorsun düşünmekle kalma herkese göster nasıl alındığını.
     Şunu söyleyebilirim ki darbeler hiçbir zaman çözüm olamadı aksine Demokrasiyi herzman kesintiye uğratmış hatta ülkemizi bulunduğu durumdan çok daha kötü durumlara sürüklemiştir.27 Mayıs 1961.Demokrat parti mensupları evlerinden alınıp Yassıadaya götürüldü.Adalet duygumuzun hep çok iyi olduğunu söyleriz.Biz koskoca başbakanımızı,bakanlarımızı,milletvekillerimizi(ki bu insanlar 10 yıl bizi yönettiler) hayal ürünü ve konudan bağımsız iddalarla tamamen taraflı bir mahkemeyle yargıladık ama aslında tamamen bir tiyatroydu olanlar.Aslında kimlerin sallandırılacağı daha Demokrat Partinin 2.senesinde -yanlış hatırlamıyorsam 1952-53 senelerinde olması lazım- belliydi.Uzun bir tek parti yönetiminden sonra yoktan var olmaya çalışan bir ülkede ilk kez demokrasinin ayak sesleri duyuluyordu 2senede ne yapabilirdi 2sene karar verebilmek için yeterli miydi? Demokrat partinin sempatizanlığını yapmak gibi bir niyetim yok işlerin daha sonra çok daha kötülere gittiğini biliyoruz.Ama bildiğimiz bir gerçek daha var Adnan Menderes sanayiiye oldukça önem vermişti yeni fabrikalar açılmış,yeni üniversiteler kuruluyordu,üniversitelerin gelirleri emin olmamakla birlikte 10 katına çıakrıldı diye biliyorum yanlışsam lütfen düzeltin.Ama özellikle üniversitelerin hocalarına nedense bu yetmedi o zamanlar bunla yetinmeyen hocalar şimdi niye seslerini çıkaramıyorlar.Üniversitelerin ne durumda olduğunu hepimiz biliyoruz.Elbette hükümetlerin hataları olabilir ama bunun yolu darbe asla olmamalı olduysa da mahkemenin adil bi şekilde olması gerekirdi.Ya 12 Eylül 1980'e ne demeli terörist ilan edilen gençler.Bir asker çıkıyor(o zamanlar ki rütbesini gerçekten bilmiyorum affedin:) "Asmayalım da besleyelim mi" Yüksek rütbeli bir asker bunu nasıl söyleyebilir.Herşeyi geçtim bir "insan" bunu nasıl söyler..kapatılan gazeteler mi ararsınız,adı kötüye çıkan cezaevleri,karakollar..kaybolan insanlar..çok kısa bir hikaye var bu bir dizide de geçti aynı hikayemidir bilemem.Sıkı yönetim zamanında bir üniversite öğrencisi genç kızımız (örgütle bağlantısı var tabiikide) yakalanıyor arkadaşı kaçmayı başarıyor ama kızımız ne yaparlarsa yapsınlar konuşmuyor..aklınıza gelmeyecek kadar kötü işkencelere mağruz kalıyor onlara girmiyorum blogum kapanır falan..:) ne yapıldıysa kız konuşmuyor.Gözaltı süresi dolunca ellerinde delilde olmadığından serbest bırakılıyor avıkatı bekliyor tam arabaya binmek üzereyken bir polis memuru gelip kızı tekrar içeri alıyor.Neden ? Sebep bugün bile çok komik gelecektir eminim. "Kanunlara göre;şüpheli gördükleri kişileri gözlatına alabilirler." Ne tesadüftür ki bu kızımız şüpheli görünüyor o kadar insan varken.Olayların ciddiyetini anlamamız için küçük bir örnekti sadece.Neticede gene birileri asıldı işkence gördü öldü,öldürüldü,kayboldu,gaip oldu.(GAİP:öldüğüne kesin gözüyle bakılan.) Peki şimdi sormak istiyorum SONUÇ HOCAM..? Ne oldu yani beslemedik astık noldu.Eski cumhurbaşkanıma sormak istiyorum belki okur falan :D tam istediğiniz gibi miyiz şimdi rahat uyuyabiliyor musunuz? üniversite gençliği tam istediğiniz gibi örgüte üye olmuyor adından bile korkar,dernek desen oouuuwwwww:S tek düşündüğü kolay yoldan para kazanmak olan Amerikan uşağı olmaya dünden koşullanmış iki kelime Türkçe konuşamaz ama İngilizceyi takır takır konuşur en iyisi hala Deniz mi Mahir mi tartışmasında..Ben söyleyeyim hocam şu an en kötü yarış atı bile bizim en iyimizden daha çok para eder.Uyanın artık bu ülkede hala birileri doktor geç geldi diye yada yanlış ilaç verdi diye ölüyor,gencecik askerlerimiz belki yeni evli belki yeni baba oldu belki terhisine 10 gün kala noldu " 2şehit" niyee?? "mayına bastı" allah allah..!!! noldu 2tane pkk lı öldü 5 tane şehit bak sen yaa.Bu kadar ucuz mu savaş mı var birileri bize savaş mı açtı..keşke şartlar öyle olsa ama değil..ne olduğu bile belli değil ..birileri hala üniversite harcını yatıramadığı için okulu bırakıyor,üniversiteye girmek nerdeyse imkansız bitirebilmek hocanın insafına bağlı ya iş okuyorken lise mezunusun diye iş vermezler "büyü de gel" derler sana "ee mezun oldum ben hacııı falanca üniversitesinden filanca bölümü bitirdim" cevap çok trajiktir "tecrüben yok" alalh allah sen şans verdin mi hiç bana sakın bana bi sürü şirket üniversitelilere staj imkanı sağlıyor demeyin 4 sene boyunca her yaz staj için başvurdum ama red için cevap bile alamadığım çok önemli kuruluşlar oldu.Gençlik diğer sekmede Facebook'tan Atatürkle ilgili video resim paylaşmayı kes te artık harekete geç elin sakın gene paylaş butonuna gitmesin öyle değil gerçekten kıpırda artık bu son şansın olabilir.
         Referandumun 12 Eylüle deng gelmesi çok manidar.Bakalım gerçekten tarih tekerrürden mi ibaret yoksa artık gerçekten Türkiye'de bir şeyler değişiyor mu? Gençlik sakın bu yazıyı okuyupta gaza gelip örgüt falan kurayım dmee:D sadece biraz "OKU" "ELEŞTİR" "SORGULA"
       Yaşım gereği hiç darbe görmedim ama bölümüm sayesinde bol bol ilgilenmek zorunda kaldım tabii bunda o dönemleri yaşamış duyarlı bir babaya sahip olmamın da payı büyük bana en tarafsız şekilde olan biteni en sadece şekilde anlatan babama teşekkür ediyorum.Bu yazıyı sempatizan toplamak,siz bilmiyorsunuz ben biliyorum ben daha zekiyim,kültürlüyüm tribine girmek için de yazmadım sadece yazdım..!! imla hataları mümkün ne derler sürçi lisan ettiysek affola sadece olan biteni kendi gözümle aktarmak istedim 12 Eylül 2010'da neler olacağını hepbirlikte görücez.İyi geceler kendinize kendiniz için iyi bakın..:))

not:unuttuğum,atladığım isimler için özür diliyorum isimlerini saymakla bitiremezdim elimden bu kadarı geliyor şimdilik.yanlış veya eksik olduğunu düşündüğünüz noktalar varsa lütfen düzeltmem için yardım edin.şimdiden teşekkürler.(cherry;))