26 Eylül 2010 Pazar

yağmur..melisalar..yaseminler..eski günler....:)

"Böyle bir acıya,yürek nasıl dayanır
Nasıl alışır bilmem
Biliyorum senin de,aklın hep bende
Nasıl dersin gelmem
Kırıldın mı çok,yoruldun mu yoksa
Nedir esaslı neden?
Yarım kalamaz inan,bu aşk böyle
Yakalar kalbinden
Emin misin bu kadar kendinden
Ne zaman çıktın aşkın emrinden
Gurur mu onur mu, söyle bizi vurur mu?
Biz böyle severken
Düştüysek kalkarız, daha ölmedik ya
Büyük yeminlerden vazgeçip dönmedik ya
Benim bir günüm geçmez ki seni görmeden
Birtanem, bırakma kendini al kalbini gel hemen.."



              Valla bizi vurur mu vurmaz mı bilemem ama..ben bu yağmura vuruldummm:) Hayatta bana huzur veren tek şey sanırım:) yağmur sesi..yağmur eşliğinde bahçeden gelen yasemin kokusu..ona yan bahçeden eşlik eden melisalar..:)Baş ucumda unutulmaz klasik..Vedat Türkali..yorucu bir günün ardından ayaklarımı uzatmışım buzlu çayımı yudumlarken şu yağmur beni bitiriyor..Bir bakıyorum yurt arkadaşımın doğum günüymüş..profiline giriyorum duvarına yazıyorum.."doğum günün kutlu olsun canım arkadaşım"..Sonra fotoğraf albümleri gözüme ilişiyor okulunu bitirdiğini stajer öğretmen olduğunu tahmin ediyorum.Çalıştığı okuldan fotoğraflar eklemiş öğrencileriyle.Çok duygulandırdı beni.Geleceğe dair ilk korkuları yaşadığım,gece tek başıma bir yurt odasında korktuğumda dairesine gidip hep beraber film izlediğimiz,erzağımızı paylaştığımız,adalarda 3-5 tur attığımız,vize ve final döneminde hep birlikte kafayı yiyip Anadolu'ya da sistemine de bu okulu yazan kendimizede..sövdürdüğümüz canım arkadaşım öğretmen olmuş ve öğrencileriyle fotoğraf çektiriyor.Bir öğrencisi yorum yapmış vay be diyorsun :) Daha dün o internet ekranında gördüğü sonuca seviniim mi üzüliim mi nin çelişkisini yaşayan bizler artık okulunu bitirmiş kariyer basamaklarını tırmanmaya başlıyoruz.O çok korktuğumuz hayat esas şimdi başlıyor.Korkulan,endişe edilen gelecek geldi bile artık farkına varmak gerek.
            Arkadaşlarım öğretmen olup vatana millete hayırlı bireyler yetiştirirken ben ne yapıyorum? Ben bu ülkeyi yöneticem diye yola çıkıp kapitalizmin kurbanı olan eski idealistlerden olabildim ancak.Onca okunan Markslar,Leninler,Keynesler,A.Smithler..o kadar çoklar ki artık beynim otomatik olarak unutuyor..:) Hepsi ben bi gün reel piyasanın malı olalım diye okutuldu diye.Büyükler hala sana bir soru sorarlar kalırsın öyle desinler..Marksı anlamak için koca koca siyaset kitabı okumama gerek yoktuu :) ufkum filan çok genişledi sağolsun fakültenin çok umrunda ya benim ufkum :) Neyse Allah Fakülteme zeval vermesin kii benim gibi diplomalı işsizler ordusu var olsun ilelebet :) Aynı arkadaşım birde yurt odasında çekilen fotoğraflarını gördüm bi hislendim ki sormayın.Özellikle o rahatsız edici yatak başlığına kafamı çarptığım,uçak sesiyle uykudan uyanıp tavana fırladığım günler(Eskişehir'de bulunanlar ne demek istediğimi anlarlar malum hava üssü hiç boş durmaz gece-gündüz:)),lağım kokusundan illalah ettiğim günler..hepsi birden canlanıverdi gözümde içim cız etti.Yaşlandım mı ne hafiften beyazlarda çıktı zaten gerçi onlar stresten:) Ahh ne günlerdi..yurtta tek başıma kalınca yan daireye kaçardım korkudan minnacık odaya 10 kız doluşup bilgisayardan film izlerdik kucaklarda patlamış mısırlar,tabii en fazla iki tabak patlamış mısır olursu el yordmıyla bulurdun mısırı film bi biterdi mısırı sen mi yedin yoksa senin haricinde her yer ve her şey mi yedi :) Aklıma bir an televizyonun daha bikaç evde olduğu yayının belli saatlerde yapıldığı zamanları anlatan filmler geldi.Mahallede bi tane evde televizyon vardır.Bütün mahalle yemekten sonra o evde toplaşır.Çiğdem çitlerler gözler hiç kapanmaz.Televizyonda neyin olduğunun bi önemi yoktur "aptal kutusudur" o :) İnsanlar o yoklukta nasıl mutlularmış diye gıpta ederdim.Benzer durumu biz yurtta yaşadık.Varlık içinde yokluk çektik ama mutluyduk.Adalarda atılan turlar,doktorlar caddesinde yenen Tantuni,çarşıda yapılan alışveriş..Sonra bi alışveriş merkezi açtılar benim gibi büyük şehirden gelenler bu ne yaaa bundan  bizim orda mahalle arasında var dalga mı geçiolar bizimle dedik,küçük şehirden gelenler ve Eskişehir'de bikaç senedir yaşayıp "bu şehire alışveriş merkezi şart"ın mücadelesini veren abilerimiz ablalarımız anaa alışveriş merkezi  dediler :) Neyse beğenen beğenmeyen hepimiz dolup taştık minicik alışveriş merkezinden :) sonra yenileri açıldı ayrı.Ankara'nın kızılayı örnek alındı,İzmir'in barlar sokağı,İstanbul'un nişantaşı ..sağolsun belediye başkanımız bize hiç eksiklik hissettirmedi.Ondan başka üniversite gençliği bizi kolay kolay anlayamaz idrak edemez bir şehire olan bu akıl almaz bağlılığımızı.Laf aramızda bi kısmı da kıskanır içten içe :) Şimdi cebine paranı koyda git bakalım o sokaklar aynı mı hayırrrrrrrr....!!!! aslaa o sokaklar cebinde tramvaya binecek paran yokken güzeldi artık sokak işte :) İzmir daha güzel :) Orda içilen biranın tadı güzeldi çünkü cebindeki son parayı verirdin yurda yürüyerek giderdin filan.Hatta sen dut gibi olurdun sahnede ki solist yanındaki arkadaşına yazardı sırf köprüyü geçsin diye çorba bile ısmarlardı.Para ödettirmezlerdi.Sen tabi bi yolunu bulup tüyerdin o ayrı :) ama o biranın tadı var ya o zamandı şimdi kordonda içtiğim biradan nolcakk :)
               Peki ben nasılım? iyi miyim gerçekten? artık uykumdan uyanıp ağlamıyorum,onun resmini görünce gözlerim dolmuyor,anılar aklıma gelince ağlamıyorum,bütün gün yatıp yaptığım hataları kafamda kurgulamıyorum.Çünkü ben Monte Kristo'ya söz verdim.Sözümü tutuyorum.Gülüyorum eğleniyorum,kursa gidiyorum,hayata karışıyorum,ödevimi yapıyorum,proje hazırlıklarına dahil oluyorum,Vakıf toplantısı olcak 7'sinde ona gidicem.Boş levha olan hayatımı dolduruyorum aziz J.Locke kulakların çınlasın :) Peki ben nasılım? mutlu muyum gerçekten evet çünkü karşılık beklemeden birini sevmenin zevkini yaşıyorum.Bir yerlerde onun da beni sevdiğinden emin olduğum biri var.Erkek arkaşım diyemesem de evet sevgilim.Sevgilerin en güzeli hem de..bunun için mutluyum.Ben artık bardağın dolu tarafını görüyorum,kötülüğün içindeki güzelliği görüyorum.Onu kırdığım zamanlar için pişmanım delicesine değiştirmek istiyorum geçen zamanı.Yapılacak pek bişey de yok aslında ama ağlamamak ta gerek.Hayat akıp giderken ömrüm boyunca bir kez olsun yakalamak gerek.Sevdiğin adama son kez sarılmak şansın varsa sarılmalı,öpebiliyorsan en doğru zaman şu zaman..yapmalısın,ona sevdiğini söylemek için ne çok geç ne de erken,böyle bişey yok hissediyorsan söylemelisin,nefret ettiğinde de sevdiğini söylerkenki kadar başın dik olmalı ve kararlı olmalısın,arkasında duramayacağın,inanmadığın sözler söylememelisin.İki kere düşünüp bir kere konuşmamız için iki kulağımız bir tane ağzımız var.
            Hayat bana 9 ay önce tanıdığı şansı bir kere daha tanır mı bilmiyorum.Gerçekten ben olup onun karşısına geçip elimi uzattığımda gel bu yolda yeniden birlikte yürüyelim diye elimi tutar mı aynı kararlılıkla bilmiyorum.Zaman bizden neler götürür bize neler getirir hiçbirşey bilmiyorum.Sadece yaşıyorum..onu sevmeyi yaşıyorum,hayatı yaşıyorum bana getirdikleriyle götürdükleriyle değil..;)
               


     not:Hayatta iki kere dinleyip bir kere konuşmanız için iki kulağınız ve bir tane de ağzınız var.Evrende herşeyin bir sebebi var ve sen ona ne verirsen onu alırsın.Yarın pazartesi evrene tüm pozitif enejimizi verelim ki bütün haftamız böyle geçsin;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder