18 Ağustos 2010 Çarşamba

yalnızlık

        Bugün ilk kez kendimi sensiz hissettim.Öyle yalnız öyle çaresizdim ki tıp kı uyandığında annesini göremeyen bebek gibiydim.Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilemedim.Sen ilk kez benden o kadar uzaktaydın ki ilk kez sana bu kadar kırıldım.Laflarında ilk kez biz yoktu;"BEN" vardı.Ya "biz"e noldu? "Biz" olabilmek adına yapılanlara noldu? yoksa biz hiçbi zaman "biz" olamadık ta ben mi öyle sandım.Benden kilometrelerce uzaktayken bile bu kadar uzak değildin aksine bana o denli yakındın ki hiç yalnız olduğumu hissetmedim öyle içimdeydinki.Öylesine bendin ki.Şimdi ise bana sadece 20 dk mesafedeyken o kadar uzaktasın ki.Ben çok yalnızım sanki ruhum çekilmiş gibi hissediyorum.Benim bir ruhum yok artık.O seninle birlikte gidiyor bir bilinmeze.Eskiden senin benden kat be kat sevdiğini düşünürken hattaa zaman zaman bu sevginin altında ezilirken şimdi tam tersini düşünür oldum.Eskiden benim üzerime nasıl titrerdin.Sesin bile farklı çıkardı.Şimdi bana sesini yükseltmek bile çok kolay oldu.Konuşucak hiçbişeyimiz yok öyleyse konuşmayalım.senin söyleyemediğin şey bu.eskiden yapılan o hararetli sohbetlerimizi özledim..sadece 4gün birlikte olduğun insanla paylaşılabileceğinden çok daha fazlasını paylaştığımız günleri.Herşeyi konuşabildiğimiz..tüm imkansızlıklarına rağmen birbirimize süprizler yaptığımız günleri.Aşk kokan günlerimizi istiyorum.Çok mu zor o günlere dönmek yoksa artık konuşçak şeylerimiz olduğunda mı konuşabilicez.yoksa bunların hepsi bir sınav mı bi gün balkonumuzda rakımızı içerken bu günleri gülerek anıcak mıyız acaba..??

9 Ağustos 2010 Pazartesi

bazen mutluluk bir çocuğun gözlerinde saklıdır..

Bazen "MUTLULUK" bir çocuğun gözlerinde saklıdır gibi bir şiir dizesi vardı belkide atıyorum ama hafızamda yer etmiş bulunmakta.Bugün bunu bir kez daha kanıtladım her kim ortaya attıysa saygıyla anıyorum.Bugün yeğenimi Balçovada ki havuza götürdüm sabah benim de geleceğimi duyduğunda verdiği tepki o ses tonu herşeye değerdi emin olun.Sanki o an bütün sıkıntılarımı unutmuştum.okulla ilgili sıkıntılar,işsizlik,kpss,erkek arkadaşımla olanlar onu görememenin ve bir de üzerine tuz biber olan bitakımsıkıntılarında ona yardım edememek yeterince kahrediyordu zaten beni ama bu bambaşka bi şey.Bütün günümü ona ayırdım oyunlar oynadık tıpkı çocukluğumda ki gibi.Onun için herşey o kadar basit ki herşey mümkün ona kendi ilkokul halimi anlattım okul fobisini biraz olsun yendi.Şimdi bu satırları yazarken fonda "Fikret kızılok-Eski Dostlar" çalmakta daha bir hüzünlendim.Orkun'a anılarımı anlatırken bi an o günlere gidiverdim.Daha hiç kalbimin kırılmadığı ,herşeyin çizgi filmlerde ki gibi olduğunu sandığım o saf masum duyguların yaşandığı günlere.İlk aşkım..onu uzaktan izlemek o kadar güzeldi ki yıllarca belleğimden silemediğim o gülüş onu hep o 14 yaşındaki haliyle hatırladım sanki hiç büyümemiş gibi.Bir an okuldan doğruca gelip herkezden deli gibi sakladığım o deftere onu nasıl sevdiğimi ama onun beni farketmediğini anlattığım sonra yastığa gömülüp ağladığım günlerim geldi aklıma.Daha "aşk"ın nasıl bişey olduğunu bilmezken bi insanı bu kadar sevmek.Hala çözebilmiş değilim.Hayatımda birileri varken bile o hep benimleydi nasıl birşey ki bu:S Bir şeyi 40 kere söylemekten mi yoksa çok ağlamaktan mıdır bilinmez evrene doğru bir enerji verdim demekki ne istediğimi tam olarak anlamış ve fazlasıyla bu mutluluğu yaşattı bana.Şimdi "ne varsa eskilerde var" edebiyatı yapmak istemiyorum ama gerçekten öyle öyle zor sınavlar geçirdim ki bir baktım ki çevremde sadece bikaç arkadaşım kalmış onlarda ilkokul sıralarından.Hep yanlış insanları hayatıma soktum yanlış ilişkiler yaşadım hep çok şey verip hep acı ve hayal kırıklıkları alan oldum.Belki çoğuna göre erken yaşta ruh eşimi buldum ne tesadüftür ki o da 16 sene içimde büyüttüğüm aşkın sahibi.Şarkılara,filmlere bakıyorum da gene öyle acaba 1960'larda mı yaşasaydım:D    
       "Evrenden Torpilim var" kitabını okumalısınız.Gerçekten evrene ne istediğinizi doğru şekilde verirseniz o size fazlasıyla cömert davranıyor.Sadece ne istediğinizin farkına varıp bunu evrene yansıtmak.Bütün mesele bu.Biz olumsuzlukları kendimiz çekiyoruz aslında.Bu işletme nasılsa beni almaz mantığıyla gidiyoruz görüşmeye ve alınmıyoruz.Kendimizi "Erkekler yalancıdır" yalanına inandırıyoruz yıllardır çevremizdeki kişiler ve filmler,şarkılar.. bizi buna zorlamış zaten ve hep yalancı erkekleri çekip acı çekiyoruz.Kimi görsem hayatından memnun değil bi bıkkınlık bi usanmışlık hali içersindeyiz.Aslında çevrede,hayatımızda mutluluklar çıkarabilecek o kadar çok şey varken biz bikaç negatife takılıp bunları kaçırıyoruz.Ben bugün bunu 6yaşındaki yeğenimin gözlerinde gördüm,bazen de sevdiğim adamın gözlerinde görürüm..bazen sokakta yaşayan akli dengesini kaybetmiş çoğumuzun korkup dalga geçtiği insanlarda görürüm..bu liste uzar gider..önemli olan bakmak değil görmek..!! herkeze iyi geceler..:)

7 Ağustos 2010 Cumartesi

tarih tekerrürden ibaret sözü doğru mu yoksa aldatmaca mı?

         Az önce internette bir paylaşım gördüm açıkçası mezuniyetime günler kala okuduğum haber hiç te içimi açmadı.Bir resim çöp adam vardı eskiden hatırlarsanız çöp ü simgeleyen çöp sepetine yönelmiş buruşuk bir kağır parçası atma eğiliminde.üstüne de yazılmış "OYUNU AT..!!" Bu bana çok ironik geldi açıkçası oyunu at yani çeşitli sebeplerle attığımız o zarflar çöpe gidiyor aslında siyasetçilerimiz bildiklerini okuyorlar mı demek isteniyor.Yoksa git fikrini beyan kardeşim mi..Açıkçası yüreğim sızlamadı değil biz gençlik özellikle değil miyiz demokrasi,hürriyet,eşitlik..nidaları savuran hükümeti yerden yere vuran..Her 1 Mayısta alanlara dökülen,Deniz Gezmişin doğum gününü,asıldığı günü,Uğur Mumcu'yu,Nazım Hikmet'i..her ölüm yıldönümünde gerek kendi içimizde anarak gerek söyleşilere,konferanslara çeşitli etkinliklere katılarak anılarını canlı tutmaya çalışan..Atatük ilke ve inkılaplarını kendimize kılavuz olarak seçen gençlik biz değil miyiz..? Okuyan,araştıran,eleştiren,sesini gerektiğinde "bazılarını rahatsız edercesine" yükselten gençlik biz değil miyiz..? 6 Mayıs'ta darağacına Rodrigo'nun gitar konçertosuyla gülerek yüzünü bile örtmeden başı kılı kıpırdamadan giden gençlik değil miyiz biz..?? 1968'den 1970'in sonlarına gidiyorum Mamak Cezaevinde "en iyi şekilde ağırlanan" vatansever üniversite gençliği..Erdal Erenler,Harun Karadenizler,,Denizin arkasından gelen nice denizler yusuflar hüseyinler mahirler sinanlar..biz onları hiç mi anlayamadık Türkiye çok mu değişti biz mi çok korktuk yoksa korkutulduk mu öyle insanlar biliyorum ki komşusunun örgüt üyesi olduğunu bilip kendisinin hayatını riske atmak pahasına onu koruyan onu boşverin hiç tanımadığı torunu yaşındaki çocukları evine alıp barındıran.Onlar bizden çok umutlulardı onların yaktığı kıvılcımı bizim ateşe dönüştüreceğimize inandılar hep bizim daha farklı bir dünyada yaşayabilceğimize inandılar biz nabtık..?? Bırakın örgütü,siyaseti,dağa çıkmayı biz daha anayasal hakkımızı bile kullanmaya korkuyoruz.Seçim oluyor kaç kişi gidiyor soruyorum kaçınız oy kullanıyorsunuz..?? Oy verenler kaçınızın gerçek bir siyasi düşüncesi var..? Kaçınız kişisel çıkar gözetmeden oy veriyorsunuz..?? Kaçınız "Atamızın partisi ya kime verelim" mantığından uzaktasınız ? Siz emanete böyle mi sahip çıkıyorsunuz ? Bu işler internette Atatürk resimleri paylaşmakla Deniz Gezmişin gururbuna üye olmakla olmuyor..Ülken için neyin doğru neyin yanlış olduğuna inanıyorsan onu işaretleyip atmalısın sandığa.Belki hiçbir şeyi değiştirmezsin sen "hayır" dersin "evet" çıkar "evet" dersin "hayır" çıkar.Asla şu düşünceye kapılma "benim oyum boşa gitti ben A partiye oy attım ama B kazandı herzaman böyle zaten" çoğunluk B partisini seçmiş olabilir ama A'ların C'lerin..Z'lerin sesi hala çıkıyor sesi kısılmış olabilir ama halaa çıkıyor ve bunu güçlendirmek senin elinde.Madem "bu ülke 30 kupona alınmadı" diye düşünüyorsun düşünmekle kalma herkese göster nasıl alındığını.
     Şunu söyleyebilirim ki darbeler hiçbir zaman çözüm olamadı aksine Demokrasiyi herzman kesintiye uğratmış hatta ülkemizi bulunduğu durumdan çok daha kötü durumlara sürüklemiştir.27 Mayıs 1961.Demokrat parti mensupları evlerinden alınıp Yassıadaya götürüldü.Adalet duygumuzun hep çok iyi olduğunu söyleriz.Biz koskoca başbakanımızı,bakanlarımızı,milletvekillerimizi(ki bu insanlar 10 yıl bizi yönettiler) hayal ürünü ve konudan bağımsız iddalarla tamamen taraflı bir mahkemeyle yargıladık ama aslında tamamen bir tiyatroydu olanlar.Aslında kimlerin sallandırılacağı daha Demokrat Partinin 2.senesinde -yanlış hatırlamıyorsam 1952-53 senelerinde olması lazım- belliydi.Uzun bir tek parti yönetiminden sonra yoktan var olmaya çalışan bir ülkede ilk kez demokrasinin ayak sesleri duyuluyordu 2senede ne yapabilirdi 2sene karar verebilmek için yeterli miydi? Demokrat partinin sempatizanlığını yapmak gibi bir niyetim yok işlerin daha sonra çok daha kötülere gittiğini biliyoruz.Ama bildiğimiz bir gerçek daha var Adnan Menderes sanayiiye oldukça önem vermişti yeni fabrikalar açılmış,yeni üniversiteler kuruluyordu,üniversitelerin gelirleri emin olmamakla birlikte 10 katına çıakrıldı diye biliyorum yanlışsam lütfen düzeltin.Ama özellikle üniversitelerin hocalarına nedense bu yetmedi o zamanlar bunla yetinmeyen hocalar şimdi niye seslerini çıkaramıyorlar.Üniversitelerin ne durumda olduğunu hepimiz biliyoruz.Elbette hükümetlerin hataları olabilir ama bunun yolu darbe asla olmamalı olduysa da mahkemenin adil bi şekilde olması gerekirdi.Ya 12 Eylül 1980'e ne demeli terörist ilan edilen gençler.Bir asker çıkıyor(o zamanlar ki rütbesini gerçekten bilmiyorum affedin:) "Asmayalım da besleyelim mi" Yüksek rütbeli bir asker bunu nasıl söyleyebilir.Herşeyi geçtim bir "insan" bunu nasıl söyler..kapatılan gazeteler mi ararsınız,adı kötüye çıkan cezaevleri,karakollar..kaybolan insanlar..çok kısa bir hikaye var bu bir dizide de geçti aynı hikayemidir bilemem.Sıkı yönetim zamanında bir üniversite öğrencisi genç kızımız (örgütle bağlantısı var tabiikide) yakalanıyor arkadaşı kaçmayı başarıyor ama kızımız ne yaparlarsa yapsınlar konuşmuyor..aklınıza gelmeyecek kadar kötü işkencelere mağruz kalıyor onlara girmiyorum blogum kapanır falan..:) ne yapıldıysa kız konuşmuyor.Gözaltı süresi dolunca ellerinde delilde olmadığından serbest bırakılıyor avıkatı bekliyor tam arabaya binmek üzereyken bir polis memuru gelip kızı tekrar içeri alıyor.Neden ? Sebep bugün bile çok komik gelecektir eminim. "Kanunlara göre;şüpheli gördükleri kişileri gözlatına alabilirler." Ne tesadüftür ki bu kızımız şüpheli görünüyor o kadar insan varken.Olayların ciddiyetini anlamamız için küçük bir örnekti sadece.Neticede gene birileri asıldı işkence gördü öldü,öldürüldü,kayboldu,gaip oldu.(GAİP:öldüğüne kesin gözüyle bakılan.) Peki şimdi sormak istiyorum SONUÇ HOCAM..? Ne oldu yani beslemedik astık noldu.Eski cumhurbaşkanıma sormak istiyorum belki okur falan :D tam istediğiniz gibi miyiz şimdi rahat uyuyabiliyor musunuz? üniversite gençliği tam istediğiniz gibi örgüte üye olmuyor adından bile korkar,dernek desen oouuuwwwww:S tek düşündüğü kolay yoldan para kazanmak olan Amerikan uşağı olmaya dünden koşullanmış iki kelime Türkçe konuşamaz ama İngilizceyi takır takır konuşur en iyisi hala Deniz mi Mahir mi tartışmasında..Ben söyleyeyim hocam şu an en kötü yarış atı bile bizim en iyimizden daha çok para eder.Uyanın artık bu ülkede hala birileri doktor geç geldi diye yada yanlış ilaç verdi diye ölüyor,gencecik askerlerimiz belki yeni evli belki yeni baba oldu belki terhisine 10 gün kala noldu " 2şehit" niyee?? "mayına bastı" allah allah..!!! noldu 2tane pkk lı öldü 5 tane şehit bak sen yaa.Bu kadar ucuz mu savaş mı var birileri bize savaş mı açtı..keşke şartlar öyle olsa ama değil..ne olduğu bile belli değil ..birileri hala üniversite harcını yatıramadığı için okulu bırakıyor,üniversiteye girmek nerdeyse imkansız bitirebilmek hocanın insafına bağlı ya iş okuyorken lise mezunusun diye iş vermezler "büyü de gel" derler sana "ee mezun oldum ben hacııı falanca üniversitesinden filanca bölümü bitirdim" cevap çok trajiktir "tecrüben yok" alalh allah sen şans verdin mi hiç bana sakın bana bi sürü şirket üniversitelilere staj imkanı sağlıyor demeyin 4 sene boyunca her yaz staj için başvurdum ama red için cevap bile alamadığım çok önemli kuruluşlar oldu.Gençlik diğer sekmede Facebook'tan Atatürkle ilgili video resim paylaşmayı kes te artık harekete geç elin sakın gene paylaş butonuna gitmesin öyle değil gerçekten kıpırda artık bu son şansın olabilir.
         Referandumun 12 Eylüle deng gelmesi çok manidar.Bakalım gerçekten tarih tekerrürden mi ibaret yoksa artık gerçekten Türkiye'de bir şeyler değişiyor mu? Gençlik sakın bu yazıyı okuyupta gaza gelip örgüt falan kurayım dmee:D sadece biraz "OKU" "ELEŞTİR" "SORGULA"
       Yaşım gereği hiç darbe görmedim ama bölümüm sayesinde bol bol ilgilenmek zorunda kaldım tabii bunda o dönemleri yaşamış duyarlı bir babaya sahip olmamın da payı büyük bana en tarafsız şekilde olan biteni en sadece şekilde anlatan babama teşekkür ediyorum.Bu yazıyı sempatizan toplamak,siz bilmiyorsunuz ben biliyorum ben daha zekiyim,kültürlüyüm tribine girmek için de yazmadım sadece yazdım..!! imla hataları mümkün ne derler sürçi lisan ettiysek affola sadece olan biteni kendi gözümle aktarmak istedim 12 Eylül 2010'da neler olacağını hepbirlikte görücez.İyi geceler kendinize kendiniz için iyi bakın..:))

not:unuttuğum,atladığım isimler için özür diliyorum isimlerini saymakla bitiremezdim elimden bu kadarı geliyor şimdilik.yanlış veya eksik olduğunu düşündüğünüz noktalar varsa lütfen düzeltmem için yardım edin.şimdiden teşekkürler.(cherry;))

5 Ağustos 2010 Perşembe

sorumluluklar..

İlişkiler insanlara sorumluluklar yükler.Siz istesenizde istemesenizde bi gün sırtınızda bir kamburla uyanırsınız.Ailenize karşı sorumluluklarınız,arkadaşlarınıza karşı,sevgilinize,eşinize,çocuklarınıza karşı,patronunuza karşı...bu liste uzar gider kısaca hayatınızda önem verdikleriniz varsa sorumluluk sizi takip eder.En kötüsü de geçiş dönemlerinde tüm sorumlulukların üstünüze üstünüze gelmesidir.Siz yalnız kalmak istedikçe onlar üstünüze gelir bunun sonrası "BUNALIMDIR." Ben de tam olarak bunun yaşıyorum.Aileme karşı sorumluluklarım,sevgilime karşı olanlar,kendime karşı..:S okulum fizyolojik olarak bitse de hala resmi olarak tek dersten 1 ay daha beni kendine bağlamış durumda.4 Eylül'de bu çile biticek mi acaba bi an kendimi Armağan Çağlayan gibi hissettim. Şu an her 4. sınıf ve mezun arkadaşın yaşadığı bunalımı yaşıyorum bir de buna aileyle aramızdaki yaş farkından kaynaklı bir bıkmışlık bir bunalmışlık eklenince üzerimdeki baskı artıyor. Tabi bir de ilişki var. Ortalıkta "bizim ilişkimiz ciddi" repliğini papağan gibi tekrarlarken sanırım yapmamız gerekenleri yapmıyoruz.Bazen aramızda ki mükemmel uyumu hissederken bazen de "mükemmel" uzaklığı hissediyorum.Onun uğraştığı hem fiziksel hem de psikolojik (ailesel sebeplerden) problemler olduğunu biliyorum aynı anda birçok şeyle uğraşmak zorunda farkındayım.Bugüne kadar ona herzaman destek oldum.6ay boyunca sanki telefon sevgilim olmuştu telefonla yatıp telefonla kalktım hala o faturaları ödemeye uğraşıyoruz.Ama şimdi burda..!! O zamanlar hep demez miydi "keşke yanında olabilsem.." babamın hastalığında ne zor günler geçirmiştim o hep yanımdaydı ben hiç bi zaman ilişkimizi bırakmadım babam hep ilk sıradaydı ama oda zirveyi babamla paylaşıyordu.Babam henüz tam anlamıyla iyileşmedi ama eskisi gibi bilinç kaybı yaşamıyoruz bu iyi birşey.Şimdi o bütün gün güneşin alnında bişeyler çakıyor bişeyler diziyor falan eve geldiğinde çok yorgun oluyor.ailesinde gerçekten ciddi sorunlar varken zaten kendi deyimiyle uzatmaları oynuyor.Şu an hangimiz daha kötü durumdayız bilemiyorum ama ikimiz de yapmamız gereken şeyleri yapmıyoruz.Ben deli gibi onunla vakit geçirmeyi konuşmayı,dertleşmeyi isterken,hatta ve hatta beş günlük Yoncaköy tatili bana yetmedi daha uzun ve baş başa bir tatil geçirelim diye planlar yapmaya çalışırken.O stajdan gelip uyuma modunda.Ben hayatında ilk kez evde oturuyor olmanın verdiği sıkıntı ve 2010 haziranında mezunb ir birey olmaya odaklı yaşadığım için şu an bu başarısızlığı yediremiyorum kendime ve bunun stresiyle boğuşuyorken elimi uzattığımda ulaşabileceğim tek kişi o Monte Kristo Kontu ama o çoktan çökmüş elini uzatmaya hali yok "kurtar beni" bile diyemiyor.Bana az önce bir şey dedi duyduğunda sol yanı sızlamıcak kimse yoktur zira kendisinin bile sesi titredi.Ki ben ona her baktığımda içimde bişeyler sızım sızım sızlıyorken " sen benim bir yarımsın ben uzatmaları oynuyorken sen güçlü durmazsan ben ne yaparım.Senden güç almak istiyorum ben." Tabi benim musluklar foraaaaaaaaaaaa utanmasam hıçkırıkalra boğulacaktım.Hala sorumluluklarım ağır geliyor ama artık ayaklanma zamanı ikimiz için en çokta şu an gökyüzünde bir melek olan canım Babannem için ona verdiğim sözü tutmak için.ödenmesi gereken faturalara boğulmaktansa 29 gün sonraki sınava odaklanmalıyım çünkü beni bu bataklıktan kurtaracak son dönüş bileti o belkide.off HIMYM da bitiyor nabçam ben şimdii neyseki yeni sezon başlıyor ama elimdeki son sezonu iyi değerlendirmem lazım.Nip tuck bittiğinde de çok üzülmüştüm.
NOT:Birini üzmeye karar verdiğinizde p.s:ı love you filmini izleyin telafi etmeye şansınız olmayabilir..;)

4 Ağustos 2010 Çarşamba

yaz geceleri

Arkadaşlar şunu anladım ki evlenmek çok zor iş..amaa annene babana gidip te benim ciddi bir ilişkim var biz şartlar olgunlaşınca evlenicez demek çok daha zor iş..aslında söylemekte bişey yok sonrası fena..:S ilk olarak soru yağmuruna tutarlar sizi tabii yaşadıkları şoku atlattıktan sonra hele bir de benim gibi anti evlilik yanlısı bi insansanız bu şok onları baya bir oyalar.sonrasında anneniz "ay senin hiç bişeyin yok..artık iş bulda çalış çeyizini yap..bu çocuk ne zaman iş buluyor" repliklerine başlar..sonrası "yaptığın banaysa öğrendiğin kendine el oğlu toplamaz arkanı küçük hanım" replikleri ve türevleri sıralanıverir.baktılar siz mutfağa girmiyorsunuz onlarda sokarlar..:) birde buna sevgilinizin "şunu biliyor musun?" "ımm hayır bilmiyorum" "neeeeeeeeyyy nasıl bilmezsin yaaaa " şeklindeki yarı alaycı yarı kafanıza kaya atmak suretiyle ettiği laflar artık mutfağa gitme zamanınızın geldiğini hatırlatır size:) pazartesi günü bu mantıkla hareket ettim ve barbunya yaptımm:) annem bilmiyor ama kayınvalidemin tarifiyleee hepsi parmaklarını yedi :)) salı günü de patlıcanlı bir salata var egeliler bilirler onu yaptım o da kayınvalidemin tarifi:) monte kristo kontu'mun en sevdiği salatadır.ben de ayıp olmasın diye baka baka öğrendim:D babam tutturdu onu yap bana diye.hadi dedim yapalım..bilmeyenlere hemen tarifi veriyorum.tombalak patlıcanları közlüyorsunuz kabuklarını falan temizledikten sonra keskin bişr bıçak yardımızla patlıcanları kıyıyorsunuz okdr minik olcakki macun gibi bi kıvama gelcek.sonra domatesleri küp küp doğruyorsunuz kuru veya taze soğan biber maydonozuda minik minik doğradıktan sonra sıvı yağ ve limonu ekleyip karıştırıyorsunuz işte bu kadar..;) gene çok başarılıydım:) bugünse köfte yapasım geldi ızgara köfte ve patates püresi yaptım.normalde kendi yaptığım yemeği pek yiyemem sanırım kokusuyla doyuyorum ama bugün feci derecede yedim şimdide kuruldum emektar laptopumun başına churcillimi içiyorum (bu böyle mi yazılıyordu yaahuuu :S ) neyse işte tam keyif modumdayım.monte kristo kontu bütün gün arazideydi arayamadı şimdide kuzenini çocuklarını servmekten beni arayamamışşş..amaaaaaaannn kimin umrundaaa:))))) kendinize iyi davranın..

3 Ağustos 2010 Salı

merhaba..

bilmem kaç senedir ..senelerdirrr..sayamadığım saymakta istemediğim kadar çok film izledim,kitap okudum..vs..bunların hepsi birbirinden apayrı kavramları bana öğretti kimi acımayı kimi sevmeyi kimi sadakati kimi fedakarlığı bıla bıla bılaaaa..amaa hepsinin öğrettiği ortak bi gerçek var ki o da "HAYAT FİLM KARELERİNDE Kİ GİBİ MÜKEMMEL DEĞİL..!!" ne dostluklar ne aşklar ne üzüntüler ne sevinçler ..birine aşık olursunuz o andan itibaren artık o sizin için mükemmel erkek/kadın dır.ama işin aslı öyle değil işte..aslında o insan aynı sizin gibii evet evet aynı sizin gibi attığı her 3adımdan 2sinde hata yapan biri.ama sizz yani bizzz:D hormonlar mı diyelim saflık mı diyelim bilemiyorum ama o insanı gözümüzde o kadar yüceleştiriyoruz ki ona baktığımızda sadece kaya gibi sağlam duran biri var hata yapmaz üzülmez ağlamaz hasta olmaz..neyim ben insanoğlunun bir üst modeli mii :D zaman geçtikçe ki eskiler buna cicim ayı derler herneyse bu aylar geçince bazen günler bazen saatler olur bu..kısaca pembe bulutlarımız dağılmaya başlayınca anlarız ki o insan mükemmel değil sizde ve doğal olarak ilişkinizde..siz telefonu suratına kapattığınızda sanmayınki adam sizi tekrar arar ki arasa da açmazsınız ya niye çünkü o güzel vücutlu ve güzel yüzlü sexy hatunlar bi filmlerinde böyle yapmışlarıdr ve adam ellerinde koca bir gül demetiyle kapıda belirir,yağmurda bekler falann...küçük bir kız çocuğu olduğum günlerden berii tek hayalim birinin bana (yakışıklı ve zengin birinin peff:) pahalı bir restoranda mum ışığı ve keman eşliğinde evlenme teklifi etmesiydi tabii şampanya kadehimin içinde tek taş pırlanta olucaktı bn içerken görücem  bılaa bılaa bılalaalalala..kocaa bir yalan gerçek hayatında bunu yaşamış bir kadın var mı varsa bana mail atsın o kadından özel ders almak istiyorum..:)) bir erkeğe böyle bişey yaptırmak tabir-i caizse deveye hendek attırmaktan zordur.yani sizin anlayacağınız 12 lira verip gittiğiniz genç türkcelliniz varsa 2.bileti bedavaya aldığınız yada internetten indirip izlediğiniz ve gıpta ettiğiniz filmleri izleyip izleyip sevgilinizle kocanızla kavra etmeyin bana nie çiçek almıyorsun niye yağmurda yürümüyoruz falan diyee.aksi halde evdeki bulgurdan olma riskiniz var =) 2010 yılının benim adıma çok özel bir anlamı vardır çok eskiden beri bu senenin gelmesini bekledim herşeyi bu seneye odaklamıştım o kadar ki sanki 31 aralık 2010 günü ölecekmişim gibi 2011 i hiç düşünmedim.2010 da üniversite biticekti iş bulucaktım artık bir yetişkin olduğumun ispatıydı bu sene.size olanı söyleyeyim.2009'u büyük bir kalp kırıklığıyla uğurladım hayatımın en büyük dersini aldım,insanların ne kadar çirkinleşebileceklerini gördüm ve o andan itibaren benim için özel hayat kavramı kpss ve ales türünden sınavlara çalışmaktan ibarek olcaktı.yani zaten çok hevesli olmayan o gönlümün kapılarını sonsuza kadar kapatmıştım..kiiiiiii.2009'un son demleriydi sanırım çenemden küçük bir operasyon geçirmiştim antibiotikleri (böyle mi yazılıyordu ki:S ) alıp alıpp sürekli yatıyordum yemek yiyemiyor(en acı vereni) su bile içemiyordum olanlar bilirler bu canına yandığımın 20'lik dişleri çene kemiğime saplanmış bide çenem darmış benim:D şimdi içinizde bu ameliyatı olup ta bu satırları hala okuyan birisi varsa "ahh ahhh sen onu bide bana sor" diye iç geçiriyordur eminim..=)) yataktan çıkamaz bir haldeyim sizin anlayacağınız hayatım laptop başında geçiyorken ismini vermicem ama herkes hangi site olduğunu anlar malum heryerden giriyoruz artık :) kim beni eklesin ilkokul ortaokul hayatım boyunca hayalini kurupta tek laf edemediğim çocukluk aşkım sen senelerce bekle yok etek kıvırmalar mı dersin saçı kesmeler neler neler yapmadımm..zaman çok garip bir şey..benim artık herşeyden umudumu kestiğim bir anda çocukluk aşkım karşımdaydı.sonraa..sonrası 2010'a girerken hattaa ilk zamanları diyebilirim babamın tanı konulamayan rahatsızlığıyla boğuşurken üstüne gelen dedemin ani vefatı bilenler bilir iktisadi ve idari bilimlerde 4.sınıf işkence gibidir ve bi çoğumuzun baş belası kpss ama tüm bunların arasında açan bir kardelen..çocukluk aşkımın bana aşık olması ve o öyle bir mutluluk ki tüm bu sıkıntıları çektiğime değdi dedirten bir mutluluk..aradan 8 ay geçti babam iyileşme sürecine girdi okulum bitti gibi bir şey tek ders sınavı beklemekteyim:s iş arayıp bulamamaktayım..bu sürede mesafeleri aşan bişey yaşadım ama anladığım bir şey var eğer hayatınızda sizi güçlü kılacak bir sevgi varsa hiç bi engel hiç bi sıkıntı sizi yıkamıyor sendeliyorsunuz ama gene ayakta kalıp yolunuza devam ediyorsunuz..2010 dan beklediklerim iş mezuniyet ve başarıydı..2010 un bana verdikleriyse işsizlik ve başarısızlık..ama en önemlisi benle gurur duyan bir adam var ..işte beni her gün eleman bulma sitelerine ve gazetelerin ilanlarına bakmaya iten tek sebep..hala umut etmemi sağlayan tek şey..mükemmel değilsin izlediğimiz filmlerdeki hiçbi karaktere benzemiyorsun..bana hiç çiçek almadın belkide asla almıcaksın hiç bi zaman pahalı bi restorana götürmüceksin hiç bi zaman tek taş pırlanta almıcaksın yağmurda yürümeyi her zaman saçma bulucaksın ama ben seni kusurlarınla her zaman sevicem..karşınızdaki kişi kim olursa olsun onun kusurlarını yüzüne vurmayı değil o kusurları yok sayıp kapatmaya çalışmalı ve onu öyle sevmelisiniz..unutmayın bu sizin filminiz yönetmende oyuncu da sizsiniz..eğer birileri beni okuyorsa kendinize iyi bakın..son bir şey daha unutmayın herşey bir insanı sevmekle başlar..iyi geceler yada iyi sabahlar:))