26 Şubat 2011 Cumartesi

değişim nerede başlar nerede biter..?

         Hepimizin en iyi yapabildiği şey hiç şüphesiz kimi zaman hayatından kimi zaman kendinden kimi zaman sevgilisinden/eşinden kimi zaman ailesinden şikayet etmektir.Ama kaçımız gerçekten memnun değil halinden veya kaçımız bunu değiştirmeye çalışır paradoksun bir başka kolu ise kaçımız başarılı olur.Aşama aşama bakalım. Önce farkına varıcaksın sonra değiştirmek istediğin şeyleri gözden geçirip nasıl olması gerektiğine karar vericeksin sonra bunları değiştirmeye çalışıcaksın ve başarılı olucaksın.Bir çoğumuz daha ilk aşamada vazgeçebilir bu bizim başarısız olduğumuzu göstermez sadece yeterince cesur olmadığımızı gösterir ve bunun altında yatan en temel sorun şudur ki "ya kaybedersem.." kaybedilen şey zaman,para,çevre,sevgili,itibar.. herşey olabilir.Yeterince cesareti olanlar bu oyuna girebilirler sonunda mutlu olurlar mı bu asla cevabını bulamayacağımız sorulardan biri.
       Biz kadınlar hiç istisnasız hayatımızdaki erkekten mütemadiyen şikayet etmişizdir.Romantik olsun isteriz,süprizler hazırlasın filan,ortada bişey yokken eve elinde çiçekle gelsin,pahalı hediyeler alsın,bakımlı olsun,annemi sevsin..ee ama bacım şu dünyada George Clooney'den sadece bir tane var..:)
İlişkinizde aslında beğenmediğiniz noktalarda sizin de parmağınız olabileceğini hiç düşündünüz mü? Mesela ben aldatma meselelerinde erkeği suçlamam en azından ilk etapta.Eğer bir erkek psikolojik sorunlu değilse karısını aldatmasının tek nedeni karısının onu ya bir kafase hapsetmesidir yada tüm özgürlükleri eline vermesidir.Hiç bu açıdan baktınız mı belki de sorun sizdedir.Sizin kendinizi değiştirmeniz gerekmektedir.

"BUNUN FARKINDA MISINIZ?"

      Biçoğumuz benim gibi at gözlüklerini takıp bütün gemiler yakılana kadar görmezden gelebilirsiniz yada farkına varıp basiretiniz bağlandığı için bişey yapamazsınız belki de kendinize bile itiraf edemezsiniz.Bunu farkettiğiniz anda da yüzünüze çarpan o tokattan sonra verdiğiniz ilk tepki "hasktrr..salaksınnn sen kızım yaaaa!!!" olur.Eee peki şimdi nolucak.Çocuk gitti,bunalımlardasın,farkındalık yaratmakla iş bitmez.Şimdi yapacağın şey silkelenip ayağa kalkmak.Kendi hayatının kontrolü sende olmalı.Artık koskoca bir kadınsın sen bugün evlensen yarın çocuğun olur.Hala başkalarına parazit yaşamamalısın.Seni bu dünyaya annen getirmiş olabilir ama bu hayatı senle o yaşamıcak artık teksin yuvandan uçmalısın artık.Kafanda hep hayalini kurduğun o hayat sana hiçbir zaman altın tepside sunulamaz.Aç susuz kalmalısın.Annen elbetteki ağlayacaktır ama o da yeni sana alışacak..her şey zamanla..Zaman senin düşmanın olmamalı dostun olmalı zamanı kendi aleyhine göre kullan.İstersen çok yavaş akar istersen çok hızlı.
       Fimlerde,kitaplarda gördüğümüz hayatlarına iz bırakmış insanlara hayranımdır.Bunun için illa bilim dünyasını sallamanız gerekmez.Bazı insanları dünya konuşur bazılarını ise kendinden sonraki kuşak.İnsanların hayatında iz bırakmak ve hiç tanımadığın ama seni çok iyi tanıyan insanların senden hayranlıkla bahsetmesi.Mütiş bişey..!! My Girl Friend 2 filminde kız edebiyat ödevinde annesinin hayatını araştırıyor ve annesinin çok fantastik bir hayatı oldğuna inandırmış kendini ama öyle olmamış.Annesi ne başarılı bir öğrenciymiş nede örnek bir kız çocuğu hep olmaması gereken yerde durmuş aslına bakarsanız kadının yaptığı tek iyi şey anne olmak olmuş.Bizim kahramanımız sömestr tatilinden bir aşk ve AA lık bir edebiyat ödeviyle ayrıldı.Aslında yapmamız gereken budur.Çok başarılı olamayabiliriz,sanata yeteneğimiz olmayabilir,sporda da beceriksiz olabiliriz,arkadaş çevremiz iyi olmayabilir ama tek iyi bir şey yapmalıyız bir insanın hayatına dokunmalıyız.
     Sanırım insan korktuğu şeyden ne kadar istese de kaçamıyor.Küçük bir kızken teyzemin buzdolabında ki yazıyı okumuştum ve hala hatırıma geldikçe etkiler beni.Yazıyı satır satır hatırlamıyorum ama başlık hala beynimde çınlar.

"HERKES ANNESİ KADARDIR..!!"
       
       Yazının konusu yapılan bir araştırmaya göre insanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar ne kadar kendilerini geliştirsinler yine dönüp dolaşıp gelecekleri yer annelerinin olduğu yer olacaktır.Ben o an anneme baktım.İlk okul mezunuydu,ev hanımıydı,hiçbir sosyal aktivitesi yoktu,babam her bağırdığında bi köşeye geçip ağlardı,hiç sesini yükselttiğini duymadım,kimseye karşı ailesini veya kendini savunduğunu da.Hayır ben böyle olmamalıydım..olamazdım..olmucam diye de kendime söz verdim ve hayatımda kaçtığım en büyük korkum oldu.Bir gün anneme benzemek..!! Ve ben büyüdüm ve büyüdükçe anneme biraz daha benzedim.Gözlerim,yanaklarım,dudaklarım,gözyaşlarım,bacaklarım,ellerim giderek annemin ucuz bir kopyası oldum.Eğer o zamanlar kişisel gelişimden haberim olsaydı korkularımın üzerine giderdim.
      Evet benim değiştirmek istediğim şey ne ailem(ki bu mümkün de değil) ne sevgilim ne de işim..ben kendimi değiştirmek istiyorum.İçimde var olan zenginliğin dışarı çıkmasını istiyorum hayatımda rahat olmak,korkmadan ilerlemek istiyorum,aşkın içinde boğulmak istiyorum..annem gibi zayıf,çekimser kadın değil güçlü,ayakları yere sağlam basan,ne istediğini bilen ve kararlarını uygulayan bir kadın.Hayallerimde ki benle kendim o kadar farklı yerlerde ki onu dışarı çıkartmak istiyorum onu içerde tutmak ona haksızlık.
       İçim öyle öfkeyle dolu ki sanki doğduğum günden beri içimde tutuyorum onu.Kime bu öfke babama mı bana çocukluğum boyunca bağırıp yapamadığım her matematik sorusunda bana matematikte başarılı olan kuzenlerimi örnek gösterip beni yerin dibine sokması mı..yapmak istediğim herşeyde beni engellemesini mi,annemin beni biçok şeyden mahrum bırakması mı,yapamaz diye diye kendi gibi piasifleştirmesini mi,anneannemin okumaz bu kocaya verin zihniyetiyle sürekli beni aşağlaması mı,babamın kardeşlerinin ve yeğenlerinin beni sürekli dış kapının mandalı gibi görmesi mi,ilk hayatıma giren erkek arkadaşımın sapık çıkması ve beni kapıkuleden çıkar çıkmaz aldatması o da yetmez gibi düğününe çağırması ve yetmez gibi yatak fotoğraflarını bana yollaması mı? hayatıma giren her erkeğin bana bin tane yalan ve hep hatırlayacağım o mükemmel kazıklarını atması mı.?? hangisine öfkem..bu bitmek tükenmek bilmeyen hırs..her gün her güce beni yiyip bitiren beni ben olmaktan çıkaran..bu öfke öyle büyük ki bazen sevdiğim adamı bile bazen bir yabancı gibi görüp ona hiç haketmediği haksızlıklar yapmama sebep oluyor.
        Bugün bana " keşke bunları bütün bunlar yaşanmadan önce farketseydin" dedi.Ne diyeceğimi bilemedim.Haklıydı çünkü ne desem ne yapsam..Kendimi değiştirmenin bir yolu var mı peki ona bunları unutturmanın yepyeni bir hayata başlamanın.Bir yolu olmalı ama ne?

6 Şubat 2011 Pazar

sezen aksu KÜCÜGÜM


küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden bütün hatalarım..öğünmem bu yüzden..bu yüzden özel önemli zannetmem.

küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden bütün saçmalamam yenilmem bu yüzden bu yüzden kendime hala güvensizliğim..

ne kadar az yol almışım ne kadar az yolun başındaymışım meğer elimde yalandan kocaman rengarenk geçici oyuncak zaferler

küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden bütün korkularım

gururum bu yüzden bu yüzden korunmasızlığım

küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden sonsuz endişem savunmam bu yüzden..bu yüzden bir küçük iz bırakmam için didinmem..



Hepimiz bir küçük iz bırakmak isteriz hayata.Bazılarımız bilim adamı olup hayatlarımızı kolaylaştıracak buluşlar ve icatlar yaparlar,bazılarımız sanatçı olur..tiyatro eserlerini oynarlar,film yaparlar,resim yaparlar,heykel yaparlar,şarkı sözü yazıp söylerler belki beste yaparlar,bazılarımız işçi olurlar üretirler doğrudan oturduğunuz koltuk,sandalye bindiğiniz araba..hepsi onların bir üretimdir ve dünyaya bıraktığı izdir..bazılarımız içindekiler kağıda dökerler milyonlar kitaplarını okur ,bazılarımız ise sadece anne olmayı seçerler onların ise dünyaya bıraktıkları tek belki de en önemlisi yeni bir fidan olur.Daha iyi bir dünyada yaşamasını temenni ederken aslında o belki daha kötü bir dünyada yaşasa da o dünyayı değiştirmelidir.Bıraktığımız izler yıkıp yakılabilir,hor gürülebilir,kimse okumayabilir hatta kimse hatırlamayadabilir.Esas önemli olan yaşadığımız dünyanın bizim ayak izlerimizden ibaret olduğudur be bu dünya var oldukça böyle devam edecek.

Değişmeyecek olan tek şey ne kadar büyürsek büyüyelim hepimiz o ürkek,korkak ve saçmalayan çocuk olarak kalacağız.Dünya hep bizi korkutucak.İster anne karnında olalım ister ilk adımlarını atan minik bir bebek ister afacan bir çocuk ister genç kız/delikanlı ister yetişkin ister ortayaşlı veya tonton ihtiyarlar olalım dünya bizi hep korkutacak.Hep yorganın altına saklanacağız.Dış görünüşümüz ne kadar büyürse büyüsün ne kadar güçlü olursak olalım içimizde ki o ürkek çocuk hep var olacak ve hep saçmalayacak..!!


21 Ocak 2011 Cuma

22.01.∞

                 12 yaşındayken geçirdiğim bir günüm..sabah kalkar elimi yüzümü yıkardım kahvaltımı yapar okulumun üniformasını giyer servisimi beklerdim.Kalktığım andan okula varıncaya kadar düşündüğüm tek şey onu görmekti sanki okulun tek anlamı bu olmuştu benim için.Herkesten sakladığım sırrım..Okul yolu bitmezdi benim için gözümde büyürdü.Sonunda vardığımda okula arkadaş gurubum çoktan toplanmış dedikoduya başlamış olurdu.Beni de çekerlerdi dedikoduya ama başarılı olamazlardı asla.Benim gözlerim onu arardı hep.Kulaklarım hep onun sesini ayırt etmeye çalışırdı binlerce sesin arasından.Oysa ne onun ne de beni çok iyi tanıdığını sanan arkadaşlarımın sırrımdan haberi yoktu.Ders zili çalardı sıraya geçer andımızı okurduk.Gözlerim yine onu seçerdi kalabalıkta.Öğretmen gelene kadar içeriye girmezdim onu rahatça izleyebilmek için.Öğretmen geldiğindeyse benim için işkence saatleri başlamış demekti.Sıraya onun adını kazırdım kimsenin görmemesi için alttaki boşluğa.Hep onu düşündüğüm için fen ve matematik derslerinde hiç başarılı olamadım.Ders bitimine doğru beni alırdı bir sevinç dakikaları saymaya başlardım.Sınıftan ilk ben çıkar kızlar tuvaletine giderdim.Herkes dışarı çıkmaya başlayınca da dışarı çıkardım uygun bir yer bulup onu seyrederdim.Hiç bitmesini istemezdim o 10 dakikalık özgürlüğümün.Bütün gün böyle geçerdi eve gelir günlüğüme onu anlatırdım.Nasıl güldüğünü,gamzesini nasıl sevdiğimi,onunla asla konuşamayacağımı da.Günlüğüm hep böyle cümlelerle doluydu.."Kurabiye bugün beni çok sıkıştırdı.Hepsinin üst sınıflardan hoşlandığı birileri vardı benim yoktu.Olmadığına inanmadıkları için sürekli bir isim sorarlardı.Ama geçen gün çuvalladım onun ismini söyledi hiçbir şey diyemedim.Düşünemedim,hissedemedim o an hiçbişey.Meğer üst sınıflardan aynı isimdeki birinden bahsediyormuş.Umarım kurabiye kalbimin atışlarını duymamıştır.Allahım nolur..:(" Diye yazmıştım bir keresinde.Bir gün en yakın arkadaşım anladı tabiikide kimden hoşlandığımı.Ama yemin ettirmiştim kıza asla kimseye sölyemicekti.Söylemedi de asla.Böyle 3 yıl geçti.Ve son senemizde baloya herkes birileriyle giderken ben onla hala konuşmamış biri olarak unutsuz vakaydım.Üstelik artık içimde dayanılmaz bir hal alıyordu bu sevgi.Kimseye anlatamadığım,kimsenin de bana yardım edemeyeceği bir sırdı.O yıl LGS'ye giricektik ve hepimiz ayrı yerlere dağılacaktık.Bu son şansım olabilirdi.Üstelik tüm bunlar yetmezmiş gibi babam kanserdi.Ama ben onu düşünmekten asla vazgeçemiyordum.Garip bir şekilde bana huzur veriyordu onu düşünmek.Ben böyle kafa patlatırken mezuniyet günü geldi çattı.O bütün gece başka kızlarla dans etti ve beni hiç farketmedi.Bu onu son görüşüm oldu.O muhteşem grubumuz da dağılmıştı zaten.Lise hayatım tam bir işkenceye dönüştü.Eski okulumun ordan her geçişimde onu aradı gözlerim sanki bahçede hala onu görücekmişim gibi.Yada o yolda karşıma pat diye çıkıp "ben senin çocukluk aşkınım" dicekmiş gibi.Ama onu hiçbir zaman göremedim ve kimseye anlatmadığım için de hiç haber alamadım.Belki de başka şehirdeydi belki çok yakınımda..hiçbirşey bilmiyordum.Zamanla başa çıkmayı öğrendim bununla.Ama onu sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim hiçkimseyi onun yerine koyamadım.İster saplantı olsun adı ister aşk.
           
          Aradan yıllar geçti ve ben yaşadığım tüm sıkıntılardan sonra olabileceğim en kötü yerdeydim.Çaresizdim halime ağlayacak kadar bile dermanım yoktu.Üstelik ameliyat olmuştum antibiotikler yüzünden sürekli uyuyordum uyumadığım zamanlarda da uyuyor gibiydim zaten."Berbat" ın kelime anlamı bende canlanmıştı sanki.Bir anda o çıkıverdi karşıma. O kim mi? Monte Kristo Kontu.Facebookta benimle arkadaş olmak için davet yollamıştı.Beni hatırlamış olamazdı aklında yer edecek kadar konuşmamıştık çünkü.O an bana evlenme teklifi etmişçesine sevidin,heyecanlandım,şaşırdım..çok karmaşıktı.Yıllarca istediğim şey karşımdaydı artık.Bir süre hiçbişey yapamadım.Sonra konuşmaya başladık.Çok güzeldi ama hiçbir umudum yoktu.Onla konuşmak bile o kadar güzeldi ki.Yeterdi bana artık.Gün geldi bana inanılmaz bir şey söyledi.Rüyada olduğumu sandım."..iyi günde kötü günde..benle birlikte..aynı yolda..keşke senin yanında olabilsem.." diyordu.Okuyordum ama hepsini birden anlamam mümkün değildi bünyem bunu kaldıramazdı.Kaç kere okuduğumu bilmiyorum.Bu çok önemliydi içimden deli gibi "evet" demek gelse de sustum.Ve zaman istedim ondan.Onun arkadaşlığını kaybedemezdim.Yo yooo olamazdı bu.onu yıllar sonra bulmuşken tamamen kaybetmeyi göze alamazdım.Aradan zaman geçti konuşuyorduk ve ben konuştukça bağlandığımı hissediyordum.Özenle seçiyordum cümlelerimi ona boş ümit vermemek için.Bir gece telefonla konuştuk.Saatler sürdü.Telefonumuzun şarjı kaç kere bitti ve kapandı bilemiyorum.Tek bildiğim şey o telefon kapanıp ben yatağıma yattığımda.Dünyanın en mutlu insanıydım.Artık onun arkadaşı değildim.Onun sevdiği kadın,hayatını paylaşmak istediği insandım.Yıllarca hayalini kurduğum konuşmaya cesaret edemediğim adam artık benim sevgilimdi.

         Esas hikaye aslında burdan sonra başlıyor."İlk başlarda herşey çok mükemmeldi sonra bi anda soğudu benden.." bıla bılaa..böyle cümleler kurmuyacağım asla.Çünkü asla öyle olmadı.O hep alışılmışın dışındaydı.Farklıydı.Bu beni daha çok bağladı.Biz ilk kavgamızı 6. ayda değil 3. günde yaptık ve bugüne kadar yaptığımız kavgaları sayamadım.Belki de en iyi yapabildiğimiz şey o kavgaları olabilen en kısa sürede tatlıya bağlamak oldu.Asla küs kalmadık kalamadık.Bugün yıldönümümüzde bile ilişkimizle ilgili sorunlar yaşıyoruz,yanlışlar yapıyoruz,çileden çıkıyoruz.O bir yıl önce tuttuğu elimi hala sımsıkı tutuyor çünkü.Bazen eli terlese de yorulsa da asla bırakmıyor.

         Benim hayatımda çözemediğim ve hep biriktirdiğim o sorunlar,geçmişimde yaptığım yanlış seçimler hep sahip olduğum o güzel şeyi zedeledi.Asla ulaşmak istediğimiz noktaya ulaşamadık.Bazen geriye de götürdü bizi.Ama o büyük bir sabırla beni o durumdan çıkarmaya çalıştı.Ona yıllar önce verdiğim "Monte Kristo Kontu" adının hakkını verdi her zaman.Gözyaşlarımı göstermekten asla korkmadığım tek adamdı.Sanki hep benim hep sessiz kalan bir yarımdı.Beni her zaman kendime getiren tokat gibiydi sözleri.Benim canımı sadece hatalarımı yüzüme vururken yakabildi.Çünkü o böyle biriydi.Benim canımı en çok yaktığı zamanlarda bile benden daha hassas yaklaştı hassas olduğum konulara.Kimi zaman benden daha hassas kimi zaman olabildiğine agresifti.

         Aşık olma veya sevme kriterlerinin ne kadar saçma olduğunu öğrendim.Kriteri yoktur bunun bir yerlere cv bırakmazsınız.ya da sınava girmezsiniz..seversiniz.Neden?Nasıl?Niçin? olmaz.Seversin ve bana neden sevdiğini söylemiyor diye kızmazsın,bana neden çiçek almadın demezsin,bana neden bağırıyorsun da demezsin.Çünkü bazı insanlar böyle sever.Bazıları mükemmeli arar,bazılarıysa yaratır.Bu da böyle bişey.Kimisi sevdiğini pankart açarak gösterir kimisi de bir şarkı yollayarak.

        Aslında tek önemli olan şey o insanı anlamak.bu bazen o kadar da kolay olmuyor malesef.Bazen çok zaman geçmesi gerekiyor,canının yanması gerekiyor.O bana ne mi öğretti..Birini sevdiğini anlatmak için "seni seviyorum" cümlesi fazla yavan kalıyormuş ağzında.O iki kelimeyi sadece zamanında söylersen bi anlamı varmış.Sevdiğini göstermen için bazen bir bakış bazen iki çift gözyaşı yetermiş.Bazen sadece hissedermişsin.

       Monte Kristo Kontu usta bir mühendis gibi etrafı pisliklerle kaplı bir cevheri temziler gibi temziledi beni pisliklerimden ve temizlendiğinden iyice emin olduktan sonra işledi güzelce.Ortaya bambaşka bişey çıktı.Bu ne ilk gözyaşıydı ne de sonuncusu olucak.Değişmicek tek bişey var.O da bu hikaye daha uzun yıllar yazılmaya devam edecek sadece iki kişi bilse de ..

19 Ocak 2011 Çarşamba

yar saçlarınn lüle lüle trabzon-izmir arası uydu yayını sana güle güle..!!

                Şebnem Ferah'ın "bitti..sonunda bitti..zor oldu ama bitti.." diye uyuşturucu krizine girmişte ver o malı bana dercesine söylediği bir şarkısı vardı şu an onu söylemek ve akabinde kızıldereli dansı yapmak istiyorum..Monte Kristo sonunda mezun oldu.çok şükür ki ikimizden birisi kalp krizi geçirmedi.
             Nasılda iyi geliyo du sesi canım benimm:)) Kendimi ikinci kez mezun olmuş gibi hissettim valla kendi mezuniyetimde bile böyle sevindiğimi hatırlamıyorum çevremde ki herkes sevinç çığlıkları ve akabinde gözyaşları döküoken onu bunu arıyorlar sanki izmiri düşman işgalinden kurtarmışım gibi.Ben de gayet umursamaz bi vaziyette ne bu büyütüyorsunuz kii zaten biticekti diye gayett ukala genç pozüsyonunda..:/ Şimdi sevgilim bitiriyor okulunu ve ben bulutların üstünde gibi hissediyorum kendimi.İşte psikoloji biliminin kifayetsiz kaldığı an bu andır.
            Neyse süper bir yıldönümü hediyesi oldu gerçekten de artık 3-5 gün değil tüm zamanlarım Monteyle geçicek.Bidiğin gına gelmişti 3-5 günlük kaçamak görüşmelerden..!! Ben görmeden de severim biz birbirimizi sevdikten sonra mesafeler vız gelir bitaneeemm!! klişesi bi yere kadar yanii!! Görceksin,dokunucaksın,sevişiceksin,tekme tokat kavga ediceksin ilişki dediğin böyle yaşanır dimi..!! Ama kendimi çok takdir ettim 1 senedir telefon ve internet aracılığıyla kendime rağmen yürüttüm ya bu ilişkiyi helal olsun bana.Valla bak şimdi kendimi kutlamak için kredi kartımı öder ödemez ilk işim onu doldurmak olcak..:D 
         Hayatımdaki tek heyecan bu desem yeri yani.Evde klasik monoton hayatıma devam etmekteyim.Geçen gün ay dedim kızım cherry kendine gel sen böyle yaşayamazsın yat,kalk,nete gir,cv yolla,temizlik yap,yemek yap,diziymiş filmmiş izle dur,kitap oku,gazetelere bak ee nereye kadar yanii..Dedim sen üniversite okuyorsun açıkta olsaa dersaneyede gitmesen sonuçta nisan ayında fakülte bulabildiği en kazık soruları senin önüne kocca kazık olarak getiricek yersen yee yemezsen sen domal ben yediririm dicek.Gittim aldım yardımcı kitaplarımı zira fakültenin verdiği öküz ölüsü gibi kitaplarla olcak şey değil.Yardımcı kitaplarımı alır almaz da programımı yaptım.Her gece bir ünite bitirirsem tam zamanında konularım bitiyor soru çözmeye de bolca zamanım kalıyor yani işe başlasam bile yetiyor zaman.Aslında ben aldığım kararları pek uygulamam ama çok azimliyim bunu uygulucam.Dün bi an masada ölüp kalıcam sansam da ünitemi bitirdim.Ben yattığımda nerdeyse sabah olmak üzereydi.Bütün gün uyudum desem yeri.
         Günüm Monte Kristonun telefonuyla başladı.Uykumu açmak için mario oynuyordum facebooktan-tamam ben rahatsız biriyimm hastaneye yatmam lazım ama almıyorlar napiim- Yalnız bişey diim mi bu adamda verici filan var.Bana napıosun sen yeni mi kalktın yoksaa mario mu oynuosun facebooktan demez mi ohaaaaaaaa!!! dedim bir de ben anlasam bunun ne düşündüğünüü vallaaa gözlerim açık gitmicem.Adam benim sıçtığım boku biliyor ben onun bişeyini tahmin edemiyorum bir de ortalarda "hiiii biz birlikte olalı 1 yıl oldu düzgün bi ilişkim var biz çok aşığız" diye sevgilisi olmayanlara hava atıyorum yazıklar olsun bana..!! 
       Allahtan pazartesi günü ingilizce kursum başlıyor iki insan görcem gerçi monte de geliyor ama allahtan sevgilim anlayışlıdır da mır mır etmezz ben o kadar yoldan geliyorumm sen kursa mı gidiyorsun diye:D Dır dırcı erkekten nefret ettiğim kadar da nefret ettiğim pek az şey vardır heralde.Ne o öyle karı gibi.Erkek dediğin ağır olur dır dır etmez.böyle erkekler hep bana potansiyel ibne gibi gelir.Bunlar küçükken hep annelerinin dizlerinin dibindedirler.Altın günlerinin vazgeçilmez elemanıdır hamama bile gitmişlerdir allah bilir.Aile yapıları da aygır gibi bir anne,teyze,anane ekibi paso yemek yiyip dedikodu yapan ve kocalarından,evlerinden,komşusundan şikayet eden tiplerdir.Birde bamya kadar pipisi olan çocuğa orkit,ağda filan aldırırlar yanlarında da ağda yapar bunlar.O kadar kadınla büyüse en maço olabilitesi yüksek erkek çocuğu bile Bülent Abla olur çıkar yani.Böyle aileler yok olmalı bence ya da  erkek çocuk doğurmasınlar.Doğanları da devşirme gibi küçük yaşta alıp Kadir İnanırın yanına staja verelim.Yoksa benim taş gibi kızlarım sevişecek erkek bulamıcaklar.Mazallah yavrularımm ani bi kararlar lezzocann olmasınlar sonraa.. amanınnnnnn!!
        Ay artıkk sevgilim gelse de fasıla gitsekkk içip içip sarhoş olmak istiyorum İzmir sokaklarını alt üst etmek istiyorumm..:DDD

14 Ocak 2011 Cuma

hanımefendi çizgimden ani bir şekilde küçük emrah moduma geçebilecek kadar sürtük bi insanım!!

             Uzun bir zamandır tencere dibin kara seninki benden kara modumda takılıoken..bu sabah işlevsel telefonumun(tek marifeti de bu zaten) mesaj geldiğinde çalan o iğrençç melodisi o mesajı ben okuyana kadar susmazz iyi ki bu sabah ta öyle oldu.Ay dedim bakayım da sussun lanet şey !! dedim bi baktım kuzenim balbadem den mesaj canımcımm bugün senia rıcaklar tam msj atıyorum kiii aradılar açtım bende en tatlıı sesimle efendim dedim."Alo ben A İnsan Kaynaklarından arıyorum ismim uyuşuk! başvurunuzu hemen değerlendiremedik yoğunluk sebebiyle çok özür dileriz.Eğer müsaitseniz bugün saat 14.00 te matematik ve ingilizce sınavı için bekliyoruz sizi." diyenn rahatsız edici derecede kibar bi beybii..!! Ki bu A Holding'te benim 15lik bebe olduğum günlerden berii hayalini kurduğum bi yerdirr dedim aynıı zeytin kavanozunun dışını ekmekle sıyırıpp yiyen kemal sunal karakteri gibiyim..başvuruya gittik iki sınav yaptılar ya artık ölsemde gam yemem internet başvurularını napıolarsa bicibicilerine mi sokuolar anlamadım ben.!!Tüm kötülüklerin anası alkol değill Torpildir masumiyetimizi kaybettik onun yüzünden.
          Giyindim bende şıkır şıkırr fazla resmi olmadım dergi kapaklarından fırlayan ilik gibi beybileri baktırmıcak normal erkekleri göz ucuylaa baktırıcak abazanların boşalmalarını sağlıcak kadar mini bir siyah elbisem var ki her durumlarda kurtarıcı meleğimmm.Monte Kristoyla yemeğe mi çıkıyorum hemen onu geçiriveriyorum üstüme,arkadaşın doğum günü mü hemen üstümde aynı siyah elbise.Yol tam bir işkence balık istifi bir otobüs allahtan ben oturuyorum ama gözümün içine bakan yaşlıları tınlamıyorum bile.Böyle durumlarda zamanaında borca giripte bu iğrenç evi aldığı için babama ne dualar ediyorum bir bilseniz kefeni bu dualar sayesinde yırtıo her seferinde eminim.Alsancak Garı'nın ordayken şöförün yanına gittim baktım gencecik bir bebe gidiceğim binayı sordum ikiz kuleler gibi olduğundan biliniyor.2 durak var inceğim yerde ve o mesafede adam bana ayak üstü yazdı.İçimden bok gibi para kazansanda otobüs bileti 0.90 tl olsa da ahahahaytttt şöför parçasıyla mı çıkarım ben ayoll triplerine girdimm benim halim daha vahim oysa ki diplomalı işsizim.klasik yanii..Ben hemen aynı moda bağlandım bu moda her sıkıştığımda giriyorum ve çok seviyorum kendimi.Normalde evlilikten sikim sikim kaçan ben,tanımadığı insanlara değil sevgilisini anlatmak sevgilim var demeyen ben iki dk da roman yazdımm monteyle biz evlenicez ama işsizlikten evlenemiyoruzzz çüşşşşşşş!! Devrede "Firdevs Hanım Gözyaşları" Bihter'de işe yaramadı ama ben de hep işe yarar gerçi Monte artık yemio ama neyse bi gün o gözyaşları yuvamı yıkçak neyse..Başladım işte "bu işsizlik birimiz iktisat mezunu birimiz mühendislik ayrı şehirlerdeyizz ama yok bulamıyoruz her an ayrılabilirizz evlenemiyoruzzz malesef , bir bilseniz nasıl zor" Şöförün tepki gayet net " inceğiniz durak burası inşallah olur(!)" Hahahahaaytttt aklımı seveyimm direk soğuttum kendimden bebeyii ahh istemem benimm monte Kristom var bi kere hıhh..!!
         Saat tam 13.59 da indiğim otobüsten ayağımdaki babetlere aldırmadan koşar adım tecavüze uğrama ihtimalime bile aldırmadan sokak aralarından holding binasına gittim yukarı çıktım ama ben o anda aşıktım zaten fulyacım gel dünyanın işini yapıcaksın ama para vermicez burdan çıkmıcaksın deselerr ohh misss millet gidince çıkar rakını iç bi güzel demlen ege denizine karşı..:D O derece mest bi haldesin.neyse gittim telefondaki sesin sahibini buldum çokta zor olmadı zaten.Benden bir özürler bir özürler içimden lan kaşarr torpilim var diye böylesin biliyorumm kandıramazsın beni.Başvuru formumu doldurdum güzelce.İngizlice testinde sıçıcağımı bildiğim için kursum başlıcak diye not ta alıyorum.Daha sonra genel yetenek testini aldım matematik bilgilerimm 5 yıl geride olsalarda yardımı oldu sözel bölüm okumucan abi sonra böyle oluyor.Denizcilik firmasıyla havuz probleminin çok alakası varmış gibi soruyor bana aklıma cem yılmaz geldii moral oldu bana.
           Ardından ingilizce testi için kızın yanına gidiyorum ve kız su veriyor bana çay kahve allahım  İK politikasına bakarmısınız.."TORPİLLLLL!!" Sonradan öğrendim o birinin kızıymış ve yeni girmiş işe mükemmele yakıun insan kaynakları(!) Kalem traşla kalemimi bile açtı yaniii kendimi fasülyeden nimetten bişey sandım bildiğin.Başladım ingilizce testine ne yaptığımdan bile çok emin değilim bazen hiç emin değilim.Hayatım boyunca doğru düzgün ingilizce mi gördüm sanki unutucam Desperate Housewives'tan ne kaptıysak işte..Ben bunlarla cebelleşirken kızın biri geldi bildiğin Yaşardan gelmişş hatun.Havasını atıyo yok uluslararası lojistik dersi denizcilik dersi almış yuvarlaya yuvarlaya konuşuyor.Şeytan diyo ki al o ağzı parçalaa..fısır fısır da bişiiler konuşuolar allah dedim bu kızın karşısında benim hiç şansım yok..:'( ne yapsamda ayağını kaydırsam diye düşünürken konuşmalara kulak kabarttım ve yaz stajı için olduğunu anlayınca bir ohh çektim yemin ederim ki.Bende ki tavur aynı şu oldu " amaaan stajersee kolay gider nasılsa..:p"
        Balbadem kızı öyle bir korkutmuş ki kız onu aramadan beni yollamadıı o derece yanii vallaa bizim ailenin kadınlarından korkulur.Ve böyle bi iş görüşmesi maceram geldi geçti.Herzaman ki gibi akrabalarımdan beni yerin dibine sokmak isteyenler olsa da gülümsüyorum..:))



5 Ocak 2011 Çarşamba

yaşayalımm sadece!!

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım isti...yorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
 

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
 

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
 
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
 

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
 

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
 

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı..
 
            Can Baba ne de güzel anlatmış içimdekileri sana..öyle bir hayat istiyorum ki kelimelerle sınırlandırılamasın,kalıpları olmasın bir adı olmasın..sadece arkadaşın olayım herşeyini anlatabileceğin,ağlayabileceğin omzun olayım,yorulduğunda dinlendiğin ve fırtınadan seni koruyan limanın,okumaya doyamadığın kitap,elinden düşüremediğin kalemin ve not defterin,rakı kadehini tokuşturup "şerefe" dediğin olayım beni öyle sev ki..kimseler görmesin bilmesin sadece sen ve ben bileyim..Sadece yaşadığımız bir hayatımız olsun...başarılarımızın verdiği gururu,kayıpların verdiği acıyı,mutluluk hormonunun tüm bedenimizi sardığı her anı paylaşalım..sadece yaşayalım..!!



          Hayatımızın her anından beslenelim istiyorum.Sevgimiz kadar nefretimizden,Mutluluklarımız kadar üzüntülerimizden,tutkularımız kadar kavgalarımızdan da aynı derecede beslenelim ve bunlar büyütsün bizi istiyorum.Bir yıl önce bana uzattığın elimi hiç bırakma istiyorum ne kadar uzakta olursan ol..ve benim de şartlar ne kadar zor olursa olsun elini asla bırakmayacağıma sevgime inandığın kadar çok inan istiyorum.

        Öyle bir hayat ki;gülmekten çenemize ağrıların girdiği,ağladığımızda omzumuzun sırılsıklam olduğu,kavda ettiğimizde bile yan yana uyuduğumuz birimiz kuralı bozuk yastığı alıp diğer odaya giderse diğerimiz de yastığını alıp o rahatsız edici kanepede yatsın.Sadece bollukta değil bomboş eşyasız bir evde bile kullanılmış gazete yapraklarından perde,sebze kasalarından koltuk ve sehpa,montlarımzdan yorgan yapalım istiyorum.


       Hayat her zaman sana zenginliklerini sunmaz bazen çok hoyratça davranır elindekini avucundakini alır götürür sen fırtınaya tutulmayanım ol istiyorum.En zirvedeyken nasıl elimi tutuyorsan en dipteyken de tut istiyorum..


          Mesai saatim bitince koşa koşa evime geleyim.Dolaptaki malzemelerden ne çıkarsa senin en sevdiklerini hazırlayıp dört gözle senin gelmeni bekleyeyim.Rakımızı dolabımıza yerleştirip masamızı kurduktan sonra üstüme cicilerimi giyip seni beklemeye koyulayım.Ve sen geldiğinde sarılalım ve o an günün tüm yorgunluğunu unutalım tüm sıkıntılar o kapının gerisinde kalsın o an sadece "sen ve ben " olalım.Balkondaki masamıza geçelim ve bilgisayardan sevdiğimiz müziklerin listesini hazırlayıp çalalım.

         Çok mu şey istiyorum bilmiyorumm tüm istediğim bu ne para ne pul ne güzel bir ev ne bir tatil ne bir araba..sadece seninle acısıyla tatlısıyla yaşanan bir ömür..

             Hayatım boyunca yaptığım onca yanlıştan sonra ilk kez doğru yerde duruyorum ve doğru şıkkı işaretledim ve bu sefer o tek doğrum elimde çünkü son yanılgımda tüm doğrularımı sıfırlamıştım zaten..Ve o tek doğruma gözüm gibi bakıyorum.