28 Aralık 2010 Salı



Ne sen leylasın ne de ben mecnun.Ne sen yorgunsun ne de ben yorgun.Hüzünlü bir akşam içmişiz,sarhoşuz hepsi bu..


         Koca bir günü daha münasip bi tarafımı büyüterek geçirdikten sonra her akşam yaptığım gibi annemle babam yattıktan sonra oturup uzun uzun "bugün ne yaptım?" gibi saçma bir soruyu kendime sormak.Hakikaten ne yaptım ben bugün? Bir evlat olarak,bir sevgili olarak,bir işsiz olarak,bir arkadaş bir dost olarak ne yaptım..?? 
        Bugün işi iyice yüzsüzlüğe vurarak insan kaynakları danışmanlık firmalarından bikaçını arayıpp nolur beni işe alın vallaa para filan istemem diye yalvardım.Konuşmalar böyle geçmedi tabiikide ama varılan nokta aynı.Bazıları hiç umursamadı bazılarıysa çok mutlu oldu.Verdikleri mail adresine özgeçmişimle birlikte yıkayıp yağlayıcı bir yazı yazıp yolladım e-postayı.En kısa zamanda cevap gelmesini temenni ediyorum.
          Belki de bu yaptığım bugün için pek bi anlam ifade etmiyor ama belki de bundan 1 ay sonra bunu yaptığım için kendimi tebrik edicem.Zaman zaman kendimi koşu bandında gibi hissediyorum koşuyorum koşuyorum ama bir türlü gitmek istediğim yere varamıyorum.Böyle zamanlarda asla varamayacağıma dair bir hisse kapılıyorum.Aslında yanlış bir düşünce ve bunu farkettiğim zaman hep Mazhar Alanson'un "Benim hala umudum var.." şarkısı dilime dolanır.Evet benim hala umudum var isyan etsem de istediğim kadar..piyasanın haline,İzmir'de var gibi görünen sanayiye,yıllar sonra ilk kez bomboş oturmaya,ödenemeyen faturalara,şaka gibi gelen maaş zamlarına ve tam tersine alabildiğine bir hızla gelen enflasyona rağmen..babamın kaçınılmaz sona yaklaştığı her yeni güne inat benim hala umudum var.
       Ananem geçtiğimiz haftalarda hastanelik oldu bikaç gün bizde kalmak zorunda kaldı.Ben de tüm sinirimi bir kutuya koyarak ona baktım.(Ben bu repliği bir filmden çaldım ama hangisinden neyse..) Şimdi evinde durumu gayet iyi fakat benim tüm iyi niyetlerimi sanki beraberinde götürdü.Daha kendime ancak gelebiliyorum.Bu aralar evin hali rehabilitasyon merkezinden farksız hastalanan bizde alıyor soluğu.Sağlam kalan tek insan evladı olarak onlara bakıyorum.Acaba insan kaynakları kariyerimi başlamadan bitirip hemşire filan mı olsam..
       Günler böyle geçerken arada Bektaş Hocanın bizi dahil ettiği yeni projemiz biraz olsun hayatıma renk katmaya başladı.Bu seferki oyun alanımız Vodafone Bireysel.Çok eğlenceli insanlara performans değerleme yaptık.Grubumuzun çok mükemmel olduğunu söyleyemem.Eski gurubumu özellikle de grup liderimi aramıyorum dersem yalan olur.Ben projelerle ve teşekkür mektuplarıyla donatırken cv mi iyi kötü demeden başvurduğum işlerden otomatik mesajlar gelmeye devam etmekte."Şirketimize göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz size uygun pozüsyon olduğu takdirde sizinle iletişime geçilecektir...A A.Ş insan kaynakları ekibi.." Benden iyi eleman bulabilecekler sanki hıhh..
      Şu an yapmak istediğim ve belkide beni güçlü tutabilen hayalim.Monteyle bi an aklımıza esmiş yola çıkmışız.Üç beş kıyafet var yanımızda.Bizi biz olmaktan çıkartan herşeyi burda bırakıp düşüvermişiz yollara.Haritaya baka baka gidiyoruz yollarda.Derken bir balıkçı lokantası görüp durmuşuz.Dışardan bakınca pek bişeye benzemiyor aslında daha çok terkedilmiş gibi.İçerde tahta masa ve sandalyeler var.Lokantanın sahibi bizi evimizde gibi hissettirmek istiyor başarılı da oluyor.Mezeler birer birer masayı donatıyor.Ardından balığımız ve çay bardağında rakımız.Fonda eski 45'likler..Derken başımızı sokucak bi yer buluyoruz ve sabah gene yollardayız..Yol nereye biz oraya.
      Yukardaki hayalimii Monte'ye anlatınca pek beğendi.Canım benim..:)) Küçük şeyler bizi anlamlı kılan derdi bir yazar..Doğru bizi biz yapan böyle küçük şeyler işte..Onu tanıdıkça hayatıma kattığı her güzel parçada  yaşamım daha bir anlam kazanıyor.Sormadan,sorgulamadan,sıkmadan,yormadan yaşadığımız bu hayat acı,tatlı hayatın tüm renkleri gibi hepsinden bir parça var.Aslında dedim ya bizi biz yapan bunlar.
        Onu tanımlayabilmem için kelimelere ihtiyacım yok,ona olan sevgimi anlatmak için herhangi bir araca,sevgisini kanıtlamaya ihtiyacı yok,nerede olduğunu bilmeme,hesap vermeye mecbur değilim,bişeyleri ispatlamaya,kimsenin onayına ihtiyaç duymadan yaşadığımız bu hayat bizim.Bu güzelliği biz kendimiz yarattık.Herşeyin bir bedeli vardı hayatta biz bu bedeli baştan ödemeye rağzı olduk.Herşeyi göze alıp çıktık yola ve o yola çıkarken ne yağmur ne kar ne fırtına ne dayanılmaz sıcaklar engel olamadı elini bırakmaya.Her rüzgarda daha sıkı sarıldım ellerine.Karşımıza çıkar her engeli el ele aştık biz.Ve artık en büyük engelimizi aşmamıza çok az bir süre kala ona sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun daha bir farkında varıyorum.
        Onun kadar özel ve güzel bir insanla hayatımı birleştirdim.Biliyorum bundan sonra hayatımızın hiçbir dönemi güllük gülistanlık geçmicek hatta bugünleri aratıcak şeyler yaşıcaz.Ama ben tuttuğum elini asla bırakmayacağım. Her an hayatımda olduğun için Tanrı'ya şükredicem."Hayat Arkadaşım" kavramını gerçek anlamıyla bana yaşattığın için teşekkür ederim.


            "SENSİZ OLMAZ SENSİZLİK ANLATILMAZ HEP EKSİK DİYORUM YA O BİLE AZ..!!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder